Dördüncü Naib

Hüseyin Sönmez

Ebu-l Hasan Ali b. Muhammed Semuri

Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın özel naiplerinin dördüncüsü ve sonuncu­su Ebu-l Hasan Ali b. Muhammed Semuri’dir ki, Hüseyin b. Ruh Nevbahtî’den sonra naiplik görevini üslenmiştir.

Merhum “Mamaganî” Rical kitabında şöyle yazmaktadır: “Ali b. Muhammed Semuri, Hüseyin b. Ruh’tan sonra naip idi ve onun kün­yesi Ebu-l Hasan’dır. Bu değerli şahsiyetin güvenilirliği o ka­dar meşhurdur ki, zikretmeye gerek bile yoktur. O güneş gibi, nurunu yaymaktadır. Onun Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’a olan naipliği Ebu-l Kasım Hüseyin b. Ruh’un vasiyeti üzerine gerçekleşmiştir. [1]

Şeyh Tusi onu “Ali b. Muhammed Semuri” unvanıyla; İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm’ın ashabından saymaktadır.

Hz. İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm ’ın onunla bazı sohbetleri rivayet olunmuştur ki Ali b. Muhammed Semuri’nin İmam’ın ashabından olduğunu göstermektedir.

Semuri Şia olan dindar bir aileye mensuptu, Şiiliğe yapmış oldukları hizmetleriyle tanınmış olmaları, naiplik ve sefirliğinde önemli bir muhalefetle karşılaşmamasını sağlamıştır. [2]

Bu ailenin bir çok fertleri örneğin; İsmail b. Salih ve Ali b. Ziyad’ın çocukları Hasan ve Muhammed’in Basra’da çok fazla mal ve mülkleri vardı. Onlar bu mülklerinin gelirinin yarısını on ikinci İmam aleyhi’s-selâ­m ’a vakfetmişlerdi. İmam aleyhi’s-selâm her yıl vakfettikleri geliri almaktaydı ve onlarla mektuplaşmaktaydı. [3]

Semuri’nin faaliyet gösterebilmesi için pek bir fırsatı yoktu. Semuri’nin naipliği zamanında zulüm sistemi, kan dökmekte doruk noktaya ulaşmıştı. Bu uygun olmayan ortam, onun faaliyetlerinin sınırlı kalmasında büyük rol oynadı.

Ama bütün bu olumsuz şartlara rağmen tüm Şiiler onu onaylayıp ka-bul etmişlerdi. Naipler onu Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın gerçek naibi olarak resmiyette tanıyarak şer’en ödemeleri gereken malları ona teslim etmekteydiler. [4]

Hz. Mehdi (a.s) Tarafından Ali b. Muhammed’e Hitaben Gönderilen Mektup

Semuri’nin ölümünden altı gün önce Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm tarafından gönderilen mektupta Hz. Mehdi dördüncü naibinin öleceği haberini vererek, onun ölüm tarihini bildirdi. Bu önemli mektupta Gaybet-i Suğra’nın (küçük gaybetin) tamamlanıp özel naipliğin kesildiğini ve Gaybet-i Kübranın (büyük gaybetin) ve umumi naipliğin başladığını beyan etmekteydi ilahi bir mucize ve hüccet olan bu mektup bir çok hadis kitaplarında naklolunmuştur. Biz bu mübarek ilannameyi Merhum Tabersi’nin İhticac kitabından nakletmekteyiz.

Merhum Tabersi şöyle yazmaktadır: “Küçük Gaybette oldukça methedilen ve İmam-ı Zaman’ın rızasını kazanmış olan sefirlerin (naiplerin) birincisi Şeyh muvassak Ebu Amr ve Osman b. Said-i Amri’dir ki ilk olarak İmam Ali Naki aleyhi’s-selâm’ın onu bu göreve tayin etmiştir, daha sonra ise oğlu, İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm tarafından bu göreve atanmıştır. Bu değerli şahsiyet, O iki İmam hayattayken onların vekilliğini yaptı. O iki İmam’dan sonra ise Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın işlerini yürütmek görevini üslendi. Şiilerin birçok iş ve sorularının onun vesilesiyle İmam’a ulaştırılıyor ve cevaplandırılıyor. Osman b. Said Allah’ın rahmetine kavuşunca oğlu Muhammed b. Osman onun yerine geçerek onun işlerini üstlendi. O değerli şahsiyet de vefat edince, Ebu-l Kasım Hüseyin b. Ruh Nevbahtî onun yerine atandı. Onun da ölmesiyle Ebu-l Hasan Ali b. Muhammed Semuri onun yerine geçti. Bunlardan hiç biri Emir sahibi olan Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’dan atanma emri gelmeden bu büyük makama geçmemişlerdir; her biri Hz. Mehdi’nin emri üzerine kendisinden sonraki naibi tayin etmekteydi. Şiiler de onların naipliğini tasdik edip onaylayacak emir Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm tarafından yayınlanmayıncaya kadar, onların sözlerin kabul etmemekteydiler.

Ebu-l Hasan Semuri’nin ölüm anları yaklaştığı zaman ona, sizden sonra kimi yerinize bırakmaktasınız? diye sordukları zaman o, cevap olarak “Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın mektubunu” çıkararak millete gösterdi; mektubun metni şöyledir: [5]

“Ey Ali B. Muhammed; Yüce Allah senin ölüm yasından dolayı din kardeşlerine bol sevap versin, sen bu günden itibaren altı gün içerisinde vefat edeceksin. Bu nedenle işlerini (hesap kitabını) toparla ve Naiplik hususunda senin yerine geçmesi için hiç kimseye vasiyette bulunma, zira Büyük Gaybetin vakti gelmiştir. Artık Yüce Allah’ın isteyeceği güne kadar zuhur olmayacaktır. O gün ise uzun müddetlerden sonra; kalplerin katılaşmasından ve yer yüzü zulümle dolduktan sonra gerçekleşecektir. Kısa bir zaman sonra benim Şiilerimden beni görme iddiasında bulunanlar olacaktır. Süfyani huruç etmeden ve gökten duyulacak olan feryat duyulmadan önce beni gördüklerini iddia edenler yalancı ve iftiracıdırlar. Güç ve Kudret yüce Allah’ındır.” [6] Orda bulunanlar Hz. Mehdi nişanesi olan bu mektuptan kendi yanlarında bulundurmak için bazı nüshalar yazıp onun yanından ayrıldılar. Altı gün sonra tekrar onun yanına geldikleri zaman, onun can vermek üzere olduğunu gördüler. Birileri ondan senin vekilin kimdir? diye sorunca o şöyle buyurdu: Allah kendisinin üstlenip sona erdireceği bir meşiyeti vardır. Bunu dedikten sonra can verdi ve bu ondan işitilen en son söz oldu; Allah ona rahmet etsin.

O zamandan itibaren on ikinci İmam aleyhi’s-selâm ’la olan direk irtibat sona erdi ve böylece Gaybeti Suğra “Küçük Gaybet” son bularak Gaybeti Kubra “Büyük Gaybet” başlamış oldu.

Şeyh Tabersi’nin Rivayet ettiğine göre, Ebu-l Hasan Ali b. Muhammed Samuri 329 Hicri yılında vefat etmiştir ve onun Mubarek kabri Bağdat’ta Halenci caddesinde, Ebu Uttab nehrinin yakınlarında bulunmaktadır. [7]

İmam-ı Zaman Tarafından Dördüncü Naibe Hitaben Yazılmış Olan Mektubun İncelenmesi

İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın Ali b. Muhammed Samuri’ye göndermiş olduğu son mektubunda bir çok meseleyi vurgulamışlardır ki, her akıl ve fikir sahibi biraz dikkat edecek olursa şu noktaları elde etmesi mümkündür:

1- Dördüncü naip, İmamın mektubunda bildirildiği gibi altı gün sonra bildirilen günde vefat etti. Böylece önceden haber verilen olayın gerçekleşmesiyle İmamın tüm naipleri ve Şia’nın ileri gelenleri bu mektubun Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm tarafından gönderildiğine yakin ettiler.

2- İmam Mehdi aleyhi’s-selâm Dördüncü naibe hiç kimseyi kendi yerine tayin etmemesini emretmiştir. Bu emir, sefirler ve naiplerin o İmam’la direk irtibatlarının kesildiğini ve bu yüzden Gaybeti Kübra döneminde özel naipliğin olmayacağını bildirmektedir.

İmam Mehdi aleyhi’s-selâm bu son buyruklarında doğrudan irtibatın kesildiğini ilan edince, dört naip tarafından görevlendirilmiş vekiller, faaliyetlerini durdurdular özellikle Humus toplamaktan kaçındılar. Böylece kim İmam Mehdi’nin sırdaşı olduğunu iddia edecek olursa bu onun dinsiz ve sahtekarlığının bir belirtisi olarak bilindi.

3- Bu mektup ikinci gaybetin yani Büyük Gaybetin başladığını ilan etmekteydi.

4- Bu mektuba göre Allah izin vermedikçe İmam Mehdi aleyhi’s-selâm’ın zahir, aşikar olmayacaktır; onun zuhur etmesi “gelmesi” kalplerin taşlaşmasından, Dünyanın zulüm, sitem ve fesatla dolmasından sonra gerçekleşecektir.

5- Bu mektupta değişmesi mümkün olmayan iki büyük alamete değinilmiştir. Biri Süfyani’nin huruç etmesi ve diğeri gökten gelecektir ve her tarafta duyulacak olan ses. Bu alametler İmam zuhur etmeden önce, gerçekleşecektir.

6- Ayrıca bu buyruktan herkim gaybeti Kübrada Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ı gördüğünü iddia edecek olursa yalancı olduğu anlaşılmaktadır. Elbette şunu biliyoruz ki güvenilir emin birçok değerli şahsiyet eskiden beri İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ’ın Mübarek huzurlarına vararak feyizlenmişler. Bu görüşmeler özellikle söz konusu şahsiyetlerin vefatından sonra kuvvetli senetlerle bize ulaşmış ve bu asrımızda dahi bir çokları bu saadete ermişlerdir. Şimdi şöyle bir soru akla gelebilir: Nasıl oluyor Gaybeti Suğra “Küçük Gaybet” zamanında dördüncü naibe hitaben ilan edilen buyrukta, “Her kim gökten bir feryadın kopmasından ve Süfyani’nin huruç etmesinden” önce İmam’ı gördüğünü iddia edecek olursa, yalancı ve iftiracıdır diye niteleniyor?”

Cevap olarak şunu deriz; bazı şahsiyetlerin de belirttikleri gibi bu mektupta “görmeyi” iddia edenlerden amaç görme bahanesiyle naiplik iddiasında bulunanlar, kendisini İmam’la millet arasında ki aracı olduğunu iddia edenlerdir. Ama hiç bir iddiası olmayan, özellikle de vefatlarından sonra İmam’la görüştükleri bazı müminler tarafından bilinen kimseler, bu mektupta söz konusu edilen yalancı iddiacılarla ilgili olmayan kimselerdir.


[1] - Tankih-ul Magam, c. 2, s. 305.

[2] - Aherin Umid, s. 109.

[3] - İsbat-ul Vesiye, s. 216-217. Tarih-i Siyasi-i Gaybet-i İmam-ı Devazdehum; Aherin Ümid, s. 108.

[4] - Kemal-ud Din, c. 2, s. 517.

[5] - Merhum Şeyh Seduk “Kemal-ud Din” kitabında İmam-ı Zaman’ın nişanesi olan bu mektubun senedini şöyle açıklamaktadır: Şeyh Seduk rivayet etmektedir ki, Ahmed b. Hasan, şöyle söylemektedir: Şeyh Ebu-l Hasan Ali b. Muhammed Semuri’nin (Allah ruhunu şad etsin) vefat ettiği yılda ben Bağdat’ta bulunmaktaydım. Vefatından bir kaç gün önce hizmetine gittim. O değerli şahıs Hz. Mehdi (a.s) tarafından yayınlanmış olan fermanı, mektubunu şu ibaretle bana okudu: Kemal-ud Din, c. 2, s. 216, hadis: 44.

[6] - el-İhticac, c. 2, s. 478; Kemal-ud Din, c. 2, s. 516, hadis: 44; el-Gaybet, s. 395, hadis: 365; Biharu’l-envar, c. 51, s. 360, hadis: 7 ve c. 2, s. 151, hadis: 1 ve c. 53, s. 318; İlmul Varis, s. 417; el-Haraic, s. 1129; Akidetu Şia, s. 48, v.b ....

[7] - El-Gaybet, s. 396, hadis: 367.