HADİSLERDEN HANIMLARA
Bu yazıda, Resulullah
(s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nden nakledilen ve hanımlar için bir takım özel
mesajlar taşıyan bazı hadisleri, kısa bir açıklamayla huzurunuza takdim etmek
istiyoruz. İnşaallah faydalı olur. Rabbim gereğince amel etmeği nasip
buyursun: 1-
1- Uğurlu ve Bereketli Kadının Bir Alameti: Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kadın ilk çocuğunun kız olması onun uğurlu ve bereketli olmasının
(bir) alametidir." [1][1]
Ne kadar ilginçtir ki
dinimiz ve dinimizin peygamberi, bugün toplumumuza hakim olan kültür ve
anlayışın tam tersine, kız çocuğu ve kız çocuğu doğuran anneye olan bakış
tarzını bu şekilde ortaya koymaktadır. Bu da bizim toplum olarak, bir çok
konuda olduğu gibi bu konuda da İslamî anlayıştan uzak olduğumuzu ve
cehaletten kaynaklanan âdet ve törelerden etkilendiğimizi gösteriyor. Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim
üç kız çocuğunu veya üç bacıyı kefaleti altına alır ve onların geçimini
sağlarsa, cennet ona vacip olur." Ya Resulallah, ikisi nasıl? diye
sorulunca: "İkisi de' diye cevap verdi. Birisi nasıl? diye tekrar
sorulunca: "Birisi de' diye cevap buyurdular. [2][2] Resul-i Ekrem (s.a.a) yine
şöyle buyurmaktadır: "Bir insanın bir kız çocuğu olur da ona güzel
bir terbiye ve talim verir ve Allah'ın verdiği nimetleri ondan esirgemezse,
bu onun ile cehennem ateşi arasında bir engel ve perde olur." [3][3] Bir diğer hadisinde şöyle
buyurmuştur: "Bir kimsenin kız çocuğu olur da ona eziyet etmez,
küçümsemez ve erkek çocuklarını ondan üstün tutmazsa, Allah bu tutumundan
ötürü onu cennete götürür." [4][4] İşte bu dinimizin bakış
tarzı, o da toplumumuzda hakim olan cahiliyet anlayışı. Allah bizi ve
toplumumuzu ıslah eylesin. Amellerin en üstünlerinden
birisi, belki de en üstünü Allah yolunda cihad etmektir; ondan da üstünü
şehid düşmektir. Bildiğimiz sebeplerden dolayı Allah-u Teala kadının
üzerinden bu görevi kaldırmıştır. Ancak başka yollardan bunu telafi etmiş ve
mücahid erkeklere verilen sevaptan kadınları mahrum bırakmamıştır. Ama nasıl?
Bunu sevgili peygamberimizin dilinden dinleyelim: Bir gün Resulullah (s.a.a)
cihadın faziletinden bahsettikten sonra; kadının biri Allah Resulüne:
"Ya Resulullah, kadınların da bundan nasibi var mıdır?" diye
sorunca; buyurdu: "Evet kadın hamileliğinden doğum yapıncaya kadar,
Allah yolunda cihad eden mücahidin sevabını alır. Bu süre içerisinde vefat
ederse de şehid sevabını alır." [5][5] 4-
4- En İyi Kadınların Beş Önemli Özelliği: İmam Rıza (a.s) Hz. Emir-ül
Mû'minin (a.s)'dan şöyle nakletmiştir: "En iyi kadınlarınız beş
özelliğe sahip olan kimselerdir." "O beş özellik nedir ya
Emir-el Mû'minin?" diye sorulunca şöyle buyurdu: a-) a-) Hafif yüklü ve mihiri az olan, b-) b-) Yumuşak huylu ve güzel ahlaklı olan, c-) c-) Kocasına itaat eden, d-) d-) (Onun yüzünden) kocası öfkelendiğinde, onu
razı etmeden uyumayan, e-) e-) Kocası bir yere gittiğinde onun gıyabında
onu koruyan; (haysiyetine, malına kimseyi dokundurmayan) kadın." Evet böyle bir kadın,
Allah-u Teala'nın bir elemanıdır; Allah'ın elemanı ise hiçbir zaman hüsrana
uğramaz." [6][6] 5-
5- Kadınların Cihad Meydanı: Yukarıda da belirttiğimiz
gibi Allah resmi cihaddan gerçi kadınları muaf kılmıştır; ancak bunun
sevabını başka yollardan telafi etmeği mümkün kılmış ve bir anlama kadınlar
için başka bir cihad meydanı belirlemiştir. Bu ise belki zahirde kolay bir
olay olarak düşünülebilir. Ancak derinlemesine düşünüldüğünde kadının aile
ortamında büyük görevleri ve ağır sorumlulukları bulunduğunu ve bu
görevlerini en iyi şekilde ve Rabb'imizin istediği ölçüde yerine getirdikleri
takdirde bu büyük sevaba nail olurlar. Şimdi bunu yine hadislerin dilinden
öğrenmeye çalışalım: Hz. Emir-ül Mû'minin Ali
(a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadının cihadı, kocasına karşı olan
görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek (ve onu hoşnut etmesidir.)" [7][7] Bir gün Ensar kadınlarından
birisi olan Esma bint-i Yezid, ashabının arasında bulunduğu bir sırada
Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardı ve şöyle arz etti: "Anam, babam
sana feda olsun; ben kadınların bir elçisi ve temsilcisi olarak huzurunuza
varmış bulunmaktayım. Canım size feda olsun, doğu veya batıda bulunup da
benim huzurunuza neden vardığımı duyan her kadın mutlaka benimle aynı şeyleri
paylaşacaktır. Arzım şudur ki: Allah seni hak olarak bütün
erkek ve kadınlara göndermiştir. Ve biz sana ve seni gönderen Rabb'ine iman
etmiş bulunuyoruz. Biz kadınlar, siz erkeklerin evlerinde oturarak, sizlerin
isteklerini yerine getirmekte ve evlatlarınızın yükünü taşımaktayız. Siz
erkekler ise Cuma namazı, cemaat namazı, hasta ziyareti, cenaze merasimine
katılma, haccetme ve hepsinden de önemlisi Allah yolunda cihad etme gibi
amellerle biz kadınlara üstün kılınmışsınız. Sonra hacca, umreye veya
sınırları korumaya çıktığınızda, elbiselerinizi dokuyan ve çocuklarınızı eğiten
yine bizleriz. O halde ey Allah'ın Resulü, sevap ve mükafat açısından sizinle
bir ortaklığımız var mı?" Allah Resulü (s.a.a) o
kadının bu sözlerinin ardından yüzünü asabına çevirerek şöyle buyurdu: "Acaba
bu kadının dini meselelerinden bu şekilde sorması gibi güzel bir konuşma
dinlediniz mi?" Ashap da "Ya Resulallah, dediler biz bir
kadının böyle konuşabileceğini sanmazdık." Sonra Allah Resulü (s.a.a)
kadına dönerek şöyle buyurdu: "Ey kadın, git ve seni bekleyen
kadınlara söyle ki, sizden her kim eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde
yerine getirir ve onu hoşnut etmeğe çalışır ve ona itaat etmeğe çalışırsa,
erkeklerin alacağı o kadar sevabın hepsi ona da verilecektir." Bunu
duyan kadın sevinçli bir şekilde ve tekbir ve tehlil getirerek Allah
Resulü'nün huzurundan ayrıldı. [8][8] İşte ilahi adalet buna
derler. Kadın-erkek arasındaki eşitlik böyle mi sağlanır, yoksa kadınlara da
erkekler gibi, yaradılışları gereği kaldıramayacakları bir takım ağır
yüklerin ve sorumlulukların yüklenmesiyle mi? Evet insanların amelleri,
doğuracağı sonuçlar ile ölçülür; bu açıdan ise görüldüğü gibi kadınlara da
erkeklere verilen mükafatların aynısı verilecektir; elbette vazifelerini
yerine getirdikleri takdirde.
Bu mevzunun daha iyi
pekişmesi ve bacılarımızın vazifelerini daha iyi müdrik olabilmeleri için
birkaç hadisi daha bu bölüme eklemek istiyoruz. Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir
kadın vefat ettiğinde kocası ondan razı ise, cennete girer." [9][9] Resul-i Ekrem (s.a.a): "Siz
kadınlardan herhangi biri, evinde ev işleriyle meşgul olması vasıtasıyla
(iman ve ihlas şartıyla) mücahidlerin cihad sevabını alır inşallah." [10][10] Yine şöyle buyurmuştur: "Bir
kimse, hanımının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Eyyub'a belalara
sabretmesinin sevabını verir. Bir kadın da kocasının kötü ahlakına
sabrederse, Allah ona Asiye bint-i Mezahim'in sevabının aynısını verir." [11][11] Bir kişi Resulullah'ın
yanına gelerek şöyle dedi: "Benim bir eşim var ki eve girdiğimde beni
karşılar, evden çıktığımda uğurlar. Beni üzüntülü gördüğünde ise, nedir seni
üzen? der; eğer geçim ve rızk sıkıntısı ise, buna kefil olan var (yani Allah
rızka kefildir; bilahare bir çıkış yolu bulunacaktır.) Eğer seni sıkan,
rahatsız eden şey, ahiret endişesi ise, Allah bu sıkıntını artırsın (yani
ahiret düşüncen çok olsun ki ona kendini hazırlayasın)." Bunu dinleyen
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ın bir çok (özel)
elemanları vardır ki bu kadın da onlardandır. Allah ona bir şehidin yarı
sevabını verecektir." [12][12] İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan
şöyle rivayet edilmiştir: "Medine'li Müslümanlardan bir kişi bazı işleri
için (yolculuğa) çıktı. Çıkarken hanımından o dönünceye kadar evden bir yere
çıkmaması için söz aldı. Bu arada kadının babası hastalandı. O birisini
Resulullah'a göndererek, kocasının yolculuğa çıktığını ve dönünceye kadar
evden çıkmaması için söz aldığını, fakat bu arada babasının hasta olduğunu ve
babasını ziyaret için izin verip vermediğini Resulullah'a sordu. Allah Resulü
cevaben: "Hayır, evinde otur
ve kocana itaat et." buyurdu. Bilahare babası vefat etti. Bu sefer
kadın gidip de babasına namaz kılması için izin istedi. Allah Resulü yine: "Evinde
otur ve kocana itaat et." buyurdu. Böylece kadının babası
defnedildi. Bu sefer Allah Resulü birisini kadına yollayarak şu mesajı
iletti: "Hiç şüphesiz Allah, kocana itaat ettiğin için seni de,
babanı da bağışladı." [13][13]
Hz. Ali (a.s): "Kadınlarınızın
en hayırlısı eşlerine en çok mihriban ve çocuklarına en çok merhametli olan
kimsedir." [14][14]
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Müslüman
bir erkek, İslam'dan sonra, kendisine baktığında huzur bulan, emrettiğinde
itaat eden ve gıyabında onun (haysiyetini) ve malını koruyan Müslüman bir
eşten daha iyi bir (nimet) ve fayda elde etmemiştir." [15][15] İmam Sadık (a.s): "Saliha
bir kadın, salih olmayan bin erkekten daha hayırlıdır. Hangi kadın, kendi
eşine yedi gün hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını
kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar; hangisinden isterse içeri
girer." [16][16] Evet Allah-u Teala'nın
kadınlara inayet ve lütfü bu kadar büyüktür. Elbette ki bütün bunlarda, başta
iman ve ihlas şarttır. Yani Müslüman kadın bütün bunları Allah rızasını
kazanma niyetiyle yaparsa tabii ki bu sevapları alır. 6-
6- Kadınlar
İçin Tehlike Çanları:
Buraya kadar Allah-u
Teala'nın kadınlara olan lütuf ve inayetini gördük. Şimdi madalyonun diğer
yüzüne bakıp kadınları bekleyen bazı tehlikelerden ve Allah korusun,
vazifelerini yerine getirmedikleri ve İlahi ölçüleri dikkate almadıkları
takdirde yüklenecekleri vebal ve katlanmaları gereken kötü sonuçlardan biraz
bahsedelim ki inşaallah o tehlikelerden kendilerini koruyabilsinler Allah'ın
yardımıyla. İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan
şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kadın eşine, 'Ben senin yüzünden bir
hayır görmedim." derse, hiç şüphesiz ameli boşa çıkar ve yok olur."
[17][17] Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle
buyurmuştur: "Bir kadın, diliyle kocasına eziyet ederse, onu
kendisinden razı edinceye kadar, Allah onun hiçbir tevbesini, keffaretini ve
iyi amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve gecelerini ibadetle
geçirse dahi." [18][18] Yine şöyle buyurmuştur
Efendimiz (s.a.a): "Hangi kadın kocasıyla müdara etmez ve onu güç
yetiremeyeceği şeylere mecbur kılarsa, onun hiçbir iyi ameli kabul olmaz ve
(tevbe etmeden ölürse,) Allah'ı gazaplandırdığı halde onun huzuruna
varır." [19][19] Yine şöyle uyarmaktadır
hanımları: "Bir kadın, kocasının yatağını (haklı bir mazereti
olmadan, küs bir şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa, sabah
açılıncaya kadar melekler ona lanet okur." [20][20] Bir başka hadis yine yüce
Resulullah (s.a.a)'den, şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, kocasının
hakkını eda etmediği müddetçe, Allah'ın da hakkını eda etmiş olamaz." [21][21] Allah Resulü'nün (s.a.a)
ettiği dualardan biriside şudur: "Allah'ım, ihtiyarlık çağım gelmeden
beni ihtiyarlatacak kadından sana sığınırım." [22][22] İmam Musa-i Kazım (a.s)'a
kocasını gazaplandıran kadının durumu sorulunca, şöyle buyurduğu
nakledilmiştir: "Kocası ondan razı oluncaya kadar, günahkar
sayılır."[23][23] Elbette bunları burada
aktarırken, "Erkek, başına buyruk, istediği her türlü haksızlığı eşine
karşı yapabilir." diye bir şeyi söylemekten ve düşünmekten bile Allah'a
sığınırız. O ayrı bir konudur ve erkek yaptığı en küçük haksızlığın bile
karşılığını Adil Allah'ın adalet mahkemesinde bulur; eğer eşini kendisinden
razı etmezse. Bizim burada muhatabımız kadınlar olduğu için, onlara özgü
vazifelerini ve İlahi uyarıları aktarmaya çalışıyoruz. Allah kadın-erkek
cümlemize rızası doğrultusunda hareket edebilmeği nasip buyursun. Amin! 7-
7- Hanımların Bilmesi Gereken Birkaç Husus
Daha: Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Allah, (kendilerini) erkeklere benzeten kadınları ve kadınlara
(kendilerini) benzeten erkekleri lanetlemiştir." [24][24] Resul-i Ekrem (s.a.a) kızı
Hz. Fatıma'ya (s.a) hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey Fatıma, her hangi
bir kadın güzel bir şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden çıkarak
insanların dikkatini üzerinde toplar ve kendisine bakmalarını sağlarsa, yedi
göğün ve yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de cehenneme girinceye
kadar, Allah'ın gazabına mazhar olur. (Elbette tevbe edip dönüş yapar ve bir
daha tekrarlamazsa o başka.)" [25][25] İmam Sadık (a.s): "Bir
insanın alçalıp rezil olması için, onu meşhur edecek (yani başkalarının
dikkatini üzerinde yoğunlaştırıp, parmakla gösterilecek duruma getirecek) bir
elbise giymesi yeterlidir." [26][26] Hz. Ali (a.s) şöyle
buyurmaktadır: "Kalın olan (vücudu göstermeyen) elbiseler giyin; zira
elbisesi ince olanın dini de ince (gevşek) olur." [27][27] Hz. Ali (a.s) Resul-i Ekrem
(s.a.a)'den şöyle duyduğunu naklediyor: "Zamanların en kötüsü olan ve
kıyametin yaklaştığı bir zaman olan ahırüz-zamanda, bir çok kadınlar olacak
ki örtülü oldukları halde çıplaktırlar; süslerini gösterirler; dinden çıkıp
fitnelere girerler; şehvetlere yönelirler; nefsani lezzetlere koşarlar ve
haramları mubah kılarlar. Onlar cehenneme girip orada ebedi olarak
kalacaklardır. (Bütün bunlar tevbe edilmediği takdirdedir tabi.)" [28][28] Bir hadiste şöyle
geçmektedir: "Allah Resulü (s.a.a), kadınları dışarıya çıkarken
başkalarının dikkatini üzerinde toplayacak elbiseler giymekten ve ses
çıkaracak takılar takmaktan nehyetmiştir." [29][29] Resul-i Ekrem (s.a.a)'den
yine şöyle rivayet edilmiştir: "Kadın zarar görmeye müsait bir
varlıktır; şeytan onun yanı başını kesiverir. (Onun için ya dışarıya
çıkmamalı, yada çıktığında çok dikkatli olmalıdır.)" [30][30] Hz. Emir-ül Mû'minin (a.s): "Güzelliğin
zekatı, iffetli ve hayalı olmaktır." [31][31] Yine şöyle buyurmuştur: "Haya
ve iffet iman adabındandır; hür insanların özelliği ve iyi insanların
sıfatıdır." [32][32] Evet haya ve iffet
kadın-erkek bütün insanlar için önemlidir ve iman ve hürriyetin bir simgesi
durumundadır; ancak kadınların taşıdığı tabii ve fiziksel yapılarından ve
insanları etkileyecek özelliklerinden dolayı, haya ve iffet onlarda daha bir
önem taşımaktadır. Bu yüzden de Allah Resulü (s.a.a)'den şöyle rivayet
edilmiştir: "Haya, on kısma ayrılmıştır; bunların dokuz kısmı
kadınlara, bir kısmı ise erkeklere verilmiştir." [33][33] Evet kadının iffetli ve
hayalı olması toplumun iffetli ve selametli olması demektir; ama Allah
korusun, kadının iffetsizliği toplumun kötülüklere ve fesada sürüklenmesi ve
selametini kaybetmesi demektir. İşte bu hakikat dikkate alınarak, bazı
hadislerde "Kadın şeytanın bir tuzağıdır"[34][34] tabiri kullanılmıştır. Bu sözden maksat kadının yerilmesi ve kötülenmesi
değil, onun çok dikkatli olması ve şeytanın bir tuzağı haline gelmekten
kendisini koruyup kollaması gerektiğidir. Aksi halde hem kendisi, hem de
toplumu fesada sürüklemesi kaçınılmaz olur. Nasıl ki maalesef günümüzde büyük
ölçüde öğle olmuştur. Allah kadın-erkek cümlemizi, şeytanın ve nefsimizin
şerrinden korusun. Amin! Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim
namahrem bir kadınla tokalaşırsa, Allah-u Teala'yı gazaplandırır." [35][35] Şimdi bir bu hadisi şerifi
dikkate alın; birde bazılarının getirdiği bahaneleri. Eğer tokalaşmazsak ne derler?
Aman kırılırlar, küser öfkelenirler, gerici derler. Hadi bakalım, Allah'ın
gazabını almak, azabını hak etmek mi daha önemlidir, yoksa neye kızıp neye
öfkeleneceklerini bilmeyen, bir gün dost bir gün düşman olan, zayıf ve
zavallı mahlukatın rıza ve gazabını kazanmak mı?! Karar sizin! İmam Cafer-i Sadık (a.s): "Hiç
bir kadının, evinden dışarı çıkarken elbisesine güzel koku sürmemesi
gerekir." [36][36] Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir
kadın kocasından başkası için güzel koku sürünürse; cenabetinden yıkandığı gibi
yıkanıp o kokuyu vücudundan temizlemediği müddetçe namazı kabul olmaz." (Yani
o namaz boynundaki vazifeyi kaldırsa da, o namazdan sevap almaz.) [37][37] Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kadının
kocasından başkası için güzel koku sürünmesi, ateş ve zilleti satın alması
demektir." [38][38] Evet bu hadislerin ne demek
istediği ve neden bu kadar bu meselelere dinimizde önem verildiği açıktır.
Zira kadın ve erkek Allah'ın belirlediği ölçüler dahilinde hareket ederlerse,
bir taraftan toplum her türlü fesad ve şaibeden uzak kalırlar; diğer taraftan
aile ortamında karı-kocalar birbirlerine daha çok ısınır ve bağlanırlar ve
tabii ihtiyaçlarını Allah-u Teala'nın helal kıldığı sınırlar dahilinde
bertaraf ederler. Bugün, ailelerdeki huzursuzlukların büyük bir kısmı işte bu
İlahi ikazların dikkate alınmamasından kaynaklanmıyor mu?! İmam Bakır (a.s): "Kadının
(aile ortamında) kendini bakımsız tutması yakışmaz; boynuna asacağı bir
kolyeyle, eline süreceği birazcık kınayla da olsa, kendisini süssüz ve
ziynetsiz bırakmasın." [39][39] İmam Cafer-i Sadık (a.s): "Sizin
en iyi kadınlarınız, kokusu güzel ve yemeği (yemek yapması) güzel olan
kimsedir..." [40][40]
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Üç
(ses) perdeleri yırtarak, Allah-u Teala'nın huzuruna varır; (Allah'ı hoşnut
eder). -Âlimlerin kalemlerinin sesi, mücahidlerin ayak sesleri, iffetli
kadınların iplik dokuma, elbise dikme sesleri."[41][41] İşte zahirde önemsiz
gözüken, ama kadınların yapı ve tabiatına uygun şeylerle uğraşmasının Allah
katındaki önemi. Elbette hadiste söylenen şey bir örnek olarak verilmiştir. Biz bu bölümü yine uyarı
niteliğini taşıyan birkaç hadisle noktalıyoruz; Resul-i Ekrem (s.a.a): "En
kötü kadınlarınız, hayadan yoksun, (kocasına karşı) dili uzun ve ağzı bozuk
olan kimsedir." [42][42] Bir başka hadisinde şöyle
buyurmaktadır Efendimiz (s.a.a): "Kadınlarınızın en kötüsü,
temizliğine dikkat etmeyen, inatçı ve (kocasına karşı) asi olan
kimsedir."[43][43] Yine şöyle buyurmaktadır: "Kadınlarınızın
en kötülerinden birisi, kötülükten kaçınmayan, kinci olan kimsedir." [44][44] [45][1]-
Müstedrek-ül Vesail, C.2, S.614 [46][2]-
Vesail-üş Şia, C.15 S.105 [47][3]-
Kenz-ül Ummal, Hadis: 45391 [48][4]-
Kenz-ül Ummal, Hadis: 45400 [49][5] Men
La Yahzurh-ul Fakih, C. 3, S.561 [50][6]-
El-Kafi, C.5, S.325 [51][7]-
Bihar-ül Envar, C.100, S.252 [52][8]
El-Mizan, C. 4 S. 350 [53][9] Nehc-ül
Fesaha, S. 205 HadiS. 1022 [54][10]
Nehc-ül Fesaha, S. 592 HadiS. 2892 [55][11]
Vesail-üş Şia C. 14 S. 17 [56][12]
Mekarim-ül Ahlak, S. 245 [57][13]-
Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.442 [58][14]-
El-Kafi
[59][15]-
Vesail-üş Şia, C.14, S.23 [60][16]-
Vesail-üş Şia, C.14, S.15 [61][17]-
Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.440 [62][18]-
Bihar-ül Envar, C.103, S.244 [63][19]-
Bihar-ül Envar, C.100, S.244
[64][20]-
Nehc-ül Fesaha, S.36, Hadis: 187 [65][21]-
Mekarim-ül Ahlak, S.247 [66][22]-
Kısar-ul Cümel, C.2, S.256 [67][23]-
Kısar-ul Cümel, C.2, S. 258 [68][24]-
Nehc-ül Fesaha, S.474, Hadis: 2234 [69][25]-
Şehab-ül Ahbar [70][26]-
Bihar-ül Envar, C.78, S.252 [71][27]-
Bihar-ül Envar, C.79, S. 298 [72][28]-
Mirat-ün Nisa, S.130 [73][29]-
Müstedrek-ül Vesail, C.14, S.280 [74][30]-
Mizan-ül Hikme, C.2, S.259 [75][31]-
Gurer-ul Hikem
[76][32]-
Gurer-ul Hikem
[77][33]-
Kenz-ül Ummal, Hadis: 5769 [78][34]-
Nehc-ül Fesaha, C.1, S.635 [79][35]-
Simay-ı Banevan, S.49 [80][36]-
El-Kafi, C. 5, S. 519 [81][37]-
Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.440 [82][38]-
Nehc-ül Fesaha, C.1, S.36 [83][39]-
Vesail-üş Şia, C.14, S. 118 [84][40]-
Vesail-üş Şia, C.14, S. 15 [85][41]-
Şehab-ül Ahbar [86][42]-
Bihar-ül Envar, C.103, S.240 [87][43]-
Vesail-üş Şia, C.14, S.9 [88][44]-
Müstedrek-ül Vesail, C.14, S.165 |
|