next page

back page

 

ve İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan rivayet olunmuştur. İmam şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki eleneceksiniz. vallahi sağa sola o kadar uçacaksınız ki sonunda allah’ın kendilerinden ahit aldığı kalbine imânı yazıp ruhuyla onayladığı az bir grup dışında kimse kalmayacak.”

başka bir rivayette imamlarımız aleyhimusselam şöyle buyururlar: “bu işi (gaybeti) kabullenen çok az bir grup kalacaktır.”

evet gaybeti kabullenen ve sayısı az olan bu grup gaybette sabrettmekle emrolunmuşlardır. İşte büreyd-i İdî, İmam muhammed bakır (aleyhisselam)ın ayeti hakkında şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“ey iman edenler! sabredin, sabrı tavsiye edin ve irtibât kurun.”(10) “farzları edâ etmeye sabredin, düşmanlarınıza karşı birbirinize sabrı tavsiye edin ve beklenen imamınızla irtibat kurun.”

İşte emirülmüminin aleyhisselam sayısı az olan bu fırkaya şöyle buyurmaktadır: “hidâyet yolunda olanların sayısının azlığı sizi korkuya düşürmesin.”

yine esbağ bin nebâte, emirülmüminin aleyhisselam’ın küfe minberinde şöyle buyurduğunu nakleder: “ey halk! ben imanın burnuyum, ben hidayetin burnu ve iki gözüyüm. ey halk! hidayet yolunda yürüyenlerin azlığı sizi korkutmasın. doğrusu halk, üzerinde doyanların az, açların çok olduğu bir sofraya oturmuştur. allah ise yardım istenmesi gerekendir. halk rıza ve gazap üzerine toplanır. salih peygamebrin devesini bir kişi kestiği halde allah tüm halka azap gönderdi. çünkü onlar, onun yaptığına razı olmuşlardı. bunun hakkında allah azze ve celle ayette şöyle buyurmuştur: “sonra arkadaşlarını çağırdılar da o devenin ayaklarını kesip öldürdü. nasıldı benim azabım ve korkutmalarım?”(11) 

ve şöyle buyurdu: “ayaklarını kesip öldürmüşlerdi deveyi, sonra rableri de onları suçlarından dolayı helâk edip orayı düzleyiverdi. ve o bu işin sonundan korkmazdı.”(12)

emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyuruyor: “yoldan giden suya ulaşır. ama yoldan çıkan bataklıkta batar gider.” hz. ali’nin bu sözünde imamlar (aleyhimusselam)ın nizâmına sarılmak gerektiğine dair delil vardır. onlardan sarf-ı nazar edip onların yolundan ayrılmanın bataklığa varacağını da bildirmektedir. bu tip insanlar imtihanı kaybederek iftiralar atanların sözlerine inanıp sağa sola sapmaktalar. halbuki bunların sözü tıpkı örümcek ağı veya serap gibidir. nasıl ki allah azze ve celle şöyl buyurmaktadır: “elif lâm mim. halk iman ettik dedikleri için imtihan olunmayacağını ve terkedileceklerini mi zannederler. biz onlardan öncekileri denedik. elbette allah doğru söyleyenleri ve yalancıları bilecektir.”(13)

resulullah’dan rivayet olunduğuna göre o hazret şöyle buyurdu: “fitneye bulaşmış olan herkesle tartışmayın. onun hücceti öleceği zamana dek ertelenmiştir. süresi bitince günahı ve suçu onu mahveder ve yakar.”

ben bu kitapta onikinci imamımız İmam mehdi sahib-uz zaman (allah onun zuhurunu acil etsin) ve diğer bazı konular hakkında elimden geldiğince hz. ali ve diğer imamlarımızdan rivayet olunan hadis-i şerifleri toplamaya çalıştım. İmamlarımızın sırlarının korunmasından başlayan yirmi altı bölümdeki hadisleri bu kitapta topladım. allah bizleri bir göz açıp kapayıncaya kadar ve hatta daha az dahi olsa ehl-i beyt’ten ayırmasın. Şüphesiz o bağışlayandır, kerimdir.

muhammed bin İbrahim-i numanî

 1. bölüm


Âl-i Muhammed’in sırrının ehli olmayanlardan korunması ve onlara bildirilmemesi hakkindaki rivayetleri


 

1-    …âmir bin vâsile’den:

emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu:

“allahın ve resülünün yalanlanmasını ister misiniz? halka anladıkları dilden konuşun ve inkâr edecekleri şeyleri (söylemekten) çekinin.”

2- …enes bin malik’den resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurduğunu duydum:

“halkın kabullenmeyeceği şeylerden bahsetmeyin. siz allah ve resülünün yalanlanmasını hiç ister misiniz?”

3- …abdül’âlâ bin a’yân’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:

“ey abdül’âlâ! bizim velâyetimiz sadece tanıyıp kabullenmekle olmaz. bizim velayetimiz, onu ehli olmayanlardan koruyup saklamakla mümkündür. benim şiilerime selam gönder ve onlara şöyle söyle: halkın anladıkları şeyleri anlatıp onların kabul etmeyeceği şeyleri söylemeyen ve böylece bizi halka sevdiren bir kula allah rahmet eylesin. (sonra buyurdu ki: bize karşı savaşan düşmanlarımız, bizim istemediğimiz şeyleri halka anlatanlardan daha kötü değillerdir.)”

4- …abdü’âlâ bin a’yân’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam buyurdu ki:

“bu velayeti ehli olmayanın yanında gizlemedikçe onu kabul etmiş sayılmazsınız. bizim söylediğimizi söyleyip, bizim söylemediğimizi de söylememeniz yeterlidir. eğer bizim söylediğimizi söyler, sustuğumuz şeye de teslim olursanız, tıpkı bizim iman ettiğimiz gibi iman etmiş olursunuz. yüce allah buyuruyor ki: “eğer sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, hidayete ererler.”(14) ali bin hüseyn aleyhisselam buyurdu ki: halka anladıkları dilden konuşun, onların takâtı olmayan şeyleri onlara yüklemeyin. aksi halde bize düşman kesilirler.”

5- …abdül’âlâ bin âyân’dan:

İmam cafer-i sadık -aleyhisselam- şöyle buyurdu:

“bizim velayetimiz sadece tasdikleyip kabul etmekle olmaz. bizim velayetimiz ehli olmayanlardan korumakla mümkündür. benden allahın selamını ve rahmetini şiilere söyle ve onlara de ki, imamınız şöyle diyor: halkın anladıkları şeyleri anlatıp onların kabul etmeyeceği şeyleri söylemeyen ve böylece bizi halka sevdiren bir kula allah rahmet eylesin. sonra bana şöyle buyurdu: bize karşı savaşan düşmanlarımız, bizim istemediğimiz şeyleri halka anlatanlardan daha kötü değillerdir.”

6- …muhammed bin hazzâz’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“bizim sırlarımızı halka ifşa eden, tıpkı bizim hakkımıza karşı çıkan gibidir.”

7- …hasan bin serrî’den:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“ben bir adama birşeyler söylüyorum. o da (ehli olmayanlara) aynen anlatarak benim lânetimi kazanıyor ve ben ondan beraat ediyorum.”

8- …İbn-i muskân’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:

“bir kavim vardır ki beni kendilerinin imamı sanarlar. allah’a andolsun ki ben onların imamı değilim. allah onlara lânet etsin. ben her ne kadar onu örttüysem, onlar o örtüyü yırttılar. ben kezâ ve kezâ diyorum. onlar da diyorlar ki: “İmam başka birşey söylemek istiyordu.” ben sadece bana itaat edenlerin imamıyım.”

9- …kerrâm-ı has’emi’den:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“vallahi eğer ağızlarında kilit olsaydı, onlara yapması geretiği işleri söylerdim. vallahi eğer takiyye edebilen birini görseydim, ona çok şeyler anlatırdım. allah bana yardımcı olsun.”

10- …ebu basir’den:

İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:

“allah bir sırrı cebrail’e söyledi: cebrail ise o sırrı muhammed’e iletti. muhammed ise o sırrı ali’ye öğretti. ali ise o sırrı allah’ın istediklerine birer birer öğretti. siz ise o sırrı yolda konuşuyorsunuz.”

11- …mufazzal’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselma benim elimden tutarak şöyle buyurdu:

ey mufazzal! bu iş sadece sözle olmaz. hayır, vallahi onu allahın koruduğu gibi korumalısın. allahın onu şerif kıldığı gibi sen de onu şerif kılmalısın. onun hakkını da tıpkı allahın emrettiği gibi edâ etmelisin.”

12- hafs bin nasîb’i fer’ân’dan:

muallâ bin huneys’in katledildiği günden sonra İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gittiğim de bana şöyle buyurdu:

ey hafs! muallâ’ya birşeyler anlattım. o da gidip ifşâ edince kılıçla öldürüldü. halbuki ben ona demiştim ki: kim bizim sözlerimizi korursa, allah da onu korur. dinini de dünyasını da muhafaza eder. ve her kim sırrımızı ifşâ ederse, onun dinini ve dünyasını elinden alır. ey muallâ! her kim bizim zor sözlerimizi gizlerse allah onun iki gözünün arasına bir nur karar kılar ve halkın içinde onu aziz kılar. ve her kim sırrımızı ifşâ ederse ya silahla öldürülür ya da şaşkınlık içinde ölür.”

2. bölüm


“Allah'ın ipine sımsıkı sarılın” ayetinin yorumu ile ilgili rivayetler


 

1- cabir bin abdullah-ı ensâri’den: yemenlilerden bir grup resululllah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) yanına gelince peygamber şöyle buyurdu: “yemenliler sevinerek geliyorlar.” resulullah’ın yanına girince de o hazret şöyle buyurdu: “bunlar öyle bir kavimdir ki kalpleri yumuşaktır ve imanları sağlamdır. onlardan mansur adlı biri ortaya çıkacak, benim halifeme ve halifemin vasisine yetmiş bin kişiyle yardım edecektir. onların kılıçlarının bağı, deridendir.” dediler ki: ey resulullah! senin vasin kimdir? buyurdu ki: “o öyle birisidir ki yüce allah ona sarılmanızı emrederek şöyle buyurdu: allahın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın!”(15) dediler ki: ey resulullah! bu ipin ne olduğunu bize açıklar mısın? Şöyle buyurdu: o, yüce allahın şu ayetindir: “fakat allahtan bir iple ve halktan bir iple!”(16) allahın ipi, allahın kitabıdır. halktan olan ip ise benim vasimdir.

dediler ki: ey resulullah! kimdir senin vasin? Şöyle buyurdu: allah onun hakkında şu ayeti nazil etmiştir: “bir nefis sonunda diyecek ki: allahın yanında olduğu halde ona aldırış etmedim”(17) 

dediler ki: ey resulullah! allahın yanında olan bu şey nedir? Şöyle buyurdu:

allahu teala onun hakkında buyurmuştur ki: “o gün zalim elini ısırarak der ki: keşke resulullah’ın yolunu izleseydim.”(18)

o benim vasimdir ve benden sonra bana ulaşan yol o’dur. dediler ki:

ey resulullah! seni hak peygamber olarak gönderen allah’a andolsun ki bize vasini göster. onu görmeyi çok istiyoruz.

peygamber şöyle buyurdu: allah kıyafetleri tanıyan müminlere onu bir ayet olarak karar kılmıştır. eğer kalbi sağlam ve kulağı olan bir şahit gibi ona bakarsanız onu tanırsınız. tıpkı benim peygamber olduğumu anladığınız gibi onun da vasim olduğunu anlarsınız. safları karıştırarak çehrelere bakmaya başladılar. çünkü yüce allah, kur’an-ı kerimde buyuruyor ki:

“halktan bir bölümünün kalplerini onlara doğru yönelt.”(19) yani ona ve onun evlatlarına. (aleyhisselam)

cabir der ki: eş’arilerden ebu âmir-i eş’ari kalktı. hevlâni’lerden ise ebu gurret-il hevlâni, beni kays’dan osman bin kays ve zebyân ayağa kalktılar. düsilerden de arne-î düsî ve lâhik bin alakâ ayağa kalktılar. safları karşıtırıp çehrelere baktılar ve saçının önü dökülmüş hafif şişman(20) birinin elinden tuttular. dediler ki: ey resulullah! kalbimiz buna doğru yöneldi. peygamber de buyurdu ki: peygamberiniz onu tanıtmadan siz onu tanıdığınız için siz allah’ın seçkinlerisiniz. onun vasi olduğunu nasıl anladınız? ağlayarak dediler ki: ey resulullah! kavmin çehresine baktığımızda hiçbir şey hissetmedik. ama buna bakınca kalplerimiz titredi. sonra ona tam olarak güvendik ve mutmain olduk. sonra ciğerlerimiz yandı ve gözlerimiz yaşardı ve kalplerimiz serinledi. sanki o bizim babamız, biz de onun evlatları gibiydik.

resulullah ­(sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: “onun te’vilini sadece allah bilir ve ilim de derim olanlar.” İşte siz onlardansınız. cabir şöyle der: bu yüce kavim emirülmüminin (aleyhisselam)a cemal ve sıffin’de yardım ettiler ve sıffin savaşında şehid oldular. ve resulullah onları cennetle müjdeledi ve onların ali bin ebi talible -aleyhisselam- savaşırkan şehit olacakları haberini verdi.

2- ali bin hüseyn (aleyhisselam) şöyle buyurdu:

“bir gün resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ashabı ile birlikte mescitte oturmuştu. buyurdu ki: “biraz sonra cennetlik biri bu kapıdan içeriye girerek baz sorular soracak. sonra tıpkı muzâr kabilesinin adamları gibi uzun boylu bir adam içeriye girdi. İlerleyerek resulullah’a selam verdı oturdu. sonra dedi ki:

ey resulullah! allah nazil ettiği bir ayette buyuyor ki: “allahın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın!” sımsıkı sarılarak asla ayrılmamamız emredilen bu ipi açıklar mısın? resulullah bir süre basını öne eğdikten sonra mübarek başını kaldırdı. sonra ali bin ebi talibi -aleyhisselam- gösterip şöyle buyurdu:

İşte bu allah’ın ipidir ki kim ona sarılırsa dünyasında kurtulur, ahiretinde de dalâlete uğramaz. o adam ayağa kalkarak hz. ali’ye sarıldı ve dedi ki:

allahın ve resülünün ipine sarıldım. sonra arkasını dönerek gitti. o sırada ashaptan biri ayağa kalkarak dedi ki:

ey resulullah! onun yanına giderek allah’tan beni affetmesi için dua etmesini isteyebilir miyim? resulullah buyurdu ki:

eğer onu bulabilirsen iste. der ki: o adam onu bularak kendisi için allah’a dua etmesini istedi. o ise dedi ki:

 

 

 

(10)- mübarek “al-i İmrân” suresi 200. ayet-i şerife.

(11)- mübarek “kamer” suresi 309 ve 31. ayet-i şerifeler.

(12)- mübarek “Şems” suresi 14 ve 15. ayet-i şerifeler.

(13)- mübarek “ankebut” suresi 1 ve 2 ayetler.

(14)- mübarek “bakara” süresi 137. ayet-i şerife.

(15)- mübarek “al-i İmran” suresi 103. ayet-i şerife.

(16)- mübarek “al-i İmran” suresi 112. ayet-i şerife.

(17)- mübarek “zümer” suresi 56. ayet-i şerife.

(18)- mübarek “furkân” suresi 27. ayet-i şerife.

(19)- mübarek “İbrahim” suresi 47. ayet-i şerife.

(20)- hz. ali aleyhisselam meşhur ve maruf vasıflarındandır.

cihadının çokluğuna ve ilimle dolu olduğuna delalet eder. (ç.)

 

next page

back page