next page

back page

 

18- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: her kin allah’ın dininde iken sadık bir âlimden ilmini almazsa, allah mutlaka onu hayretlere düşürür. ve her kim allah’ın açtığı kapıdan başka bir kapıya gider ve ilim alırsa, ona karşı müşrik olur. ve o, kapı; allah’ın gizli sırrına emin ve güvenilir olan (oniki imam) dır.

19- hamran bin â’yan der ki: emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetini kabullenen, onun düşmanlarından beri olduğunu ilan eden, söylemesi gereken her şeyi söyleyen “imamlar ihtilaf edince toplanıp aralarından birini imam seçerler ve ben de kabullenirim diyen bir adamı İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a arzettiğimde şöyle buyurdu: eğer bu adam ölürse cahiliyet ölümü üzerine ölmüş olur.”

aynı hadis maaz bin müslim’den de naklolumuştur.

 ! ! ! ! !

ehl-i beyt aleyhisselam’ın imamlarının velayetine inananlar ile akıl sahipleri hz. resulullah, hz. İmam muhammed bakır ve hz. İmam cafer-i sadık’tan bizlere ulaşan bu rivayetler üzerinde düşünmelidirler. İmamların birisi hakkında şüpheye düşen veya onları kabullenmeden sabahlayanlara küfür, nifak ve şirk isnad etmekte ve onların cahiliyet ölümü üzerinde öldüklerini bildirmektedirler. böyle ölmekten allah’a sığınırız. buyuruyorlar ki: “yaşayan imamlardan birini inkar eden, hayatta olmayanı da inkar etmiş sayılır.” ve bu hadisin üzerinde durup düşünün. demek ki herkes kendi imamını ve kimi imam olarak kabullendiğini düşünmeli, saçma ve batıl sözleri dinlememelidir. ve hakk yoldan çıkıp hevâ ve hevesine uymamalıdır.

Şüphesiz herkim heva ve hevesine uyarsa başaşağı yuvarlanır gider ve bir daha bunu asla telafi edemez. ve herkes dinini kimden aldığını kendisi ile yaratanı arasında aracı olanın kim olduğunu bilmelidir. çünkü insan yanlızdır, etrafında ona gurur aşılayan şeytanlar ve onu fitnelere sürükleyenler çoktur. allah azze ve celle bu konuda buyuruyor ki:

“İnsani ve cinni şeytanlar gurur getirmek için saçma sözleri birbirlerine ilkâ ederler.”(89) 

allah bizleri ve kardeşlerimizi hakk yoldan ayrılmaktan, hidayet yolunda takılmaktan, ve helâk ve dalalet uçurumuna yuvarlanmaktan koruyarak, ihsanında yer versin. Şüphesiz o, müminlere karşı her zaman rahimdir.

 

8. bölüm


Allah’ın yeryüzünü asla hüccetsİz(90) birakmayacağına dâİr rİvayeler


 

1- hz. emirülmüminin aleyhisselam’ın kumeyl bin ziyad-ı nehaî-ye buyurduğu meşhur hadis bunlardan biridir. kumeyl der ki: emirülmüminin aleyhisselam benim elimden tutarak bir kabristana götürdü. sonra derin bir nefes çekerek şöyle buyurdu: “...evet, yeryüzü allah’ın delilleri ile kıyam eden bir hüccetten yoksun olmaz. o hüccet ya zahir ve malumdur ya da gizli ve meçhûldür. bu allah’ın delil ve beyyineleri batıl olmaması için zorunludur.”

hz. emirülmüminin “zahir ve malum” sözü ile onun şahıs ve yer olarak malum olduğunu bildirmekte, “gizli ve meçhul” sözü ile de kendisinin gizli, yerinin de meçhul olduğunu bildirmektedir. yine de en iyisini allah bilir.

2- …ebu İshak-ı sabîî den: emirülmüminin aleyhisselam’ın güvenilir ashabından bazılarının şöyle dediklerini duydum: emirülmüminin aleyhisselam  küfe şehrinde okuduğu uzun bir hutbenin bir bölümünde şöyle buyurdu: allah’ım! senin yeryüzünde hüccetlerin olmalıdır. sırayla gelen bu hüccetler senin halkını senin dinine hidayet ederler ve senin ilmini onlara öğretirler ve tüm bunlar senin evliyalarına uyanlar tefrikaya düşmesinler diyedir. bu hüccetler, ya zahirdirler ve onlara itaat etmezler. veya gizlidirler ve ortaya çıkmazlar. eğer batıl hükümetin zamanında halktan saklanır ve gizlenirlerse de onların ilmi halktan gizli kalmaz, onların öğrettikleri adap, müminlerin kalbinde sabittir. ve onlar bu adabla amel ederler. bunlar yalancıların korktuğu ve müsriflerin çekindiği şeyle dost olurlar. vallahi bu ilim öyle bir meyvedir ki sizlere bedava verilmiştir.(91) eğer onu dinleyenler, akıllarıyla sözlerini dinleselerdi onu tanırlar, ona iman eder, ona uyarlar ve onun yolundan giderler böylece felaha ulaşırlardı. sonra buyuruyor ki: kimdir bunları böyle işiten? İşte bu yüzden ilimler hep gizli kalır. çünkü bu ilmi taşıyan ve onu tıpkı ehlinden duyduğu gibi başkalarına iletenler bulunmazlar.

sonra bu hutbenin devamında şöyle buyurdu:

allahım, doğrusu ben çok iyi biliyorum ki ilmin tümü yokolmaz ve kökleri kesilmez. sen yeryüzünün halkını hüccetsiz bırakmazsın. bu hüccet; ya zahirdir ve ona itaat olunur, ya da gizli ve saklıdır; ona itaat olunmaz. böylece senin hüccetin batıl olmaz evliyaların ise hidayet olduktan sonra dalalete düşmezler...”

aynı hutbeyi özet olarak şeyhimiz kuleyni (r.a) de usülü kafi’de nakletmiştir.

3- İshak bin ammar der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu yeryüzü bir alimsiz (veya imamsız) kalmaz. böylece eğer müminler (dine) birşey eklerlerse onu reddeder, birşeyleri azaltırlarsa onları tamamlar.”

4- abdullah bin süleyman-ı amiri der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “yeryüzünde allahın her zaman bir hücceti vardır. helali ve haramı tanıtır, halkı allah yolunda davet eder.”

5- hüseyn bin ebu’l âlâ der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: yeryüzü hiç imamsız kalır mı? buyurdu ki: hayır.

6- ebu basir, İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan nakleder ki şöyle buyurdu: “allah yeryüzünü alimsiz bırakmaz. eğer böyle olmasaydı, hakk batıldan ayrılmaz ve tanınmazdı.”

7- ebu hamza-i somali der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki allah, adem aleyhisselam’ın vefatından bu yana yeryüzünü allah’a hidayet eden bir imamsız bırakmamıştır. ve yeryüzü allahın hücceti olan imamsız kalmayacaktır.”

8- ebu hamza der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: yeryüzü imamsız olabilir mi? buyurdu ki: “eğer yeryüzü imamsız olsa parçalanıp yokolurdu.”

9- muhammed bin fazl der ki: İmam rıza aleyhisselam’a: yeryüzü imamsız olabilir mi? diye arzedince şöyle buyurdu: İmam ebu abdullah aleyhisselam’dan bize rivayet ulaşmıştır ki eğer yeryüzü imamsız olursa, ehlinin üstüne çöker. sonra şöyle buyurdu: yeryüzü imamsız kalmaz, eğer kalsa parçalanıp yok olur.”

10- ebu herase der ki: İmam muhammed bakır - aleyhisselam - şöyle buyurdu: “eğer imam yeryüzünden bir saat çekilse, yeryüzü halkı boğar ve tıpkı deniz gibi dalgalanır.”

11- veşşâ der ki: İmam rıza aleyhisselam’a şöyle sordum: yeryüzü imamsız kalırmı? Şöyle buyurdu: hayır! dedim ki: bize rivayet ulaştı ki eğer imamsız kalırsa allah azze ve celle yeri insanların üstüne çökertir? sonra şöyle buyurdu: İmamsız kalmaz, aksi halde çöker.

9. bölüm


Eğer yeryüzünde İkİ kİşİ kalsa, birisinin mutlaka İmam olduğuna daİr rİvayetler


 

1- ebu ümare hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “eğer yeryüzünde sadece iki kişi kalsa, o ikisinden biri mutlaka hüccet olur.”

2- ebu ümare hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “eğer yeryüzünde iki kişi kalsa o ikisinden biri mutlaka diğerine hüccettir.”

3- kerram der ki: İmam ebu abdullah şöyle buyurdu: “eğer halk iki kişi olsa, birisi mutlaka imam’dır. ve buyurdu ki: “en son ölecek olan, imamdır. bu da en son kalacak insan allah azze ve celle’ye: beni hüccetsiz bıraktın, dememesi içindir.”

4- hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: eğer yeryüzünde sadece iki kişi kalsa birisi hüccettir veya ikincisi hüccettir. (burada tereddüt eden İmam cafer-i sadık aleyhisselam değil de rivayet nakleden şahıstır.)

5- yunus bin sadık der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “eğer yeryüzünde iki kişiden başkası olmazsa, onlardan birisi mutlaka imamdır.”

10. bölüm


Onİkinci İmamımız, beklenen İmam hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın gaybetİ hakkindakİ rİvayetler ve bu konuda mevlamiz emİrülmümİnİn ve dİğer İmamlarimızın uyarılari


 

1- fırât bin ahnef der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam babalarından şöyle nakleder: emirülmüminin aleyhisselam’ın zamanında fırat nehri taştı. hz. ali iki oğlu hasan ve hüseyn’i de alarak bir sala bindi. sakif kabilesinin yanından geçerken dediler ki: hz. ali suyu geri döndürmek için geldi. hz. ali aleyhisselam ise şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki ben ve bu iki oğlum öldürüleceğiz. allah ahir zamanda benim evlatlarımdan birini gönderecek ve kanımızı talep edecektir. o bir süre onlardan uzaklaşacak, böylece dalalet ehli ayrılacaktır. öyle ki cahil şöyle diyecek: allah’a ulaşmak konusunda âl-i muhammed’e ihtiyaç yoktur.”

2- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: hakkında düşünüp dirayet ettiğin bir hadis, rivayet ettiğin o hadisten daha hayırlıdır. doğrusu her hakkın bir hakikatı vardır. ve her doğrunun bir nuru vardır. sonra buyurdu ki: allah’a andolsun ki biz şiilerimizden birini (maslahat sebebiyle) üstü kapalı konuşmadıkça alim ve bilgili saymayız. ve o, bizim ne dediğimizi anlamalıdır.

emirülmüminin aleyhisselam: küfe şehrinin minberinde şöyle buyurdu: sizin arkanızda karanlık, kör ve şiddetli fitneler vardır. bu fitnelerden sadece “nevme”ler kurtulacaktır? dediler ki: ey emirmüminin! nevme nedir? buyurdu ki: halkı tanıyan ama halkın onu tanımadığı kimsedir. biliniz ki yeryüzü allah’ın hücceti olmadan ayakta duramaz. ama allah halkın nefislerine karşı zulmü, cefası ve israfı yüzünden, onu halktan gizleyecektir. eğer allah’ın hücceti bir an yeryüzünden çekilse, yer halkın üzerine çöker. ama hüccet halkı tanır, halk ise onu tanıyamaz. tıpkı yusuf gibi. yusuf halkı tanıdığı halde onlar yusuf’u inkar ederlerdi. sonra hz. ali şu ayeti okudu: “kullara yazıklar olsun, resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı.”(92)

3- amr bin sa’d, emirülmüminin ali bin ebi talib aleyhisselam’dan nakleder:

bir gün huzeyfe bin yeman’a şöyle buyurdu: “ey huzeyfe! halka anlamadığı şeylerden bahsetme. aksi halde tuğyan ve inkar ederler. doğrusu ilimin bir bölümünü taşımak öyle zordur ki eğer o ilim dağlara yüklense dağlar onu taşımaz. doğrusu biz ehl-i beyt’in ilmi inkar olunacak ve batıl olduğu zannedilecek; bizim ilmimizi rivayet edenler öldürülecekler, bizim ilmimize uyanlara kötü davranılacaktır. peygamberin vasisi ve o vasinin evlatlarına verilen ilme haset ve isyan edilecektir.

ey huzeyfe! resulullah sallallahu aleyhi ve alih benim ağzıma mübarek tükrüğü ve göğsüme elini sürerek buyurdu ki: allah’ım! halifeme, vasime, borcumu ödeyene, vaadlerimi yerine getirene, emanetimi ödeyene, benim ve senin düşmanlarına karşı yardım edene, velime, yüzümden sıkıntıları giderene ademe verdiğin ilmi ver, nuh’a verdiğin cömertliği, İbrahim’e verdiğin pak ve seçkin evlatları, belalara karşısında eyyüb’a verdiğin sabrı, savaşta davud’a verdiğin gücü, süleyman’a verdiğin zekayı ver. allah’ım! dünya malından hiçbir şeyi ali’ye gizleme. öyle ki bütün dünya onun karşısında bir küçük sofra gibi olsun. allah’ım! ali’ye musa’nın cesaretini ver. onun soyunda İsa’ye benzer birini karar kıl. allahım ali’yi, itretini ve evlatlarını sana emanet ediyorum ki onlar paktır ve sen onlardan her türlü pisliği giderdin. Şeytan’ın onlara yaklaşmasını engelledin.

allah’ım! eğer kureyş ali’ye karşı isyan eder ve başkasını ondan öne geçirirlerse, onu musa olmadığı zamanda harun gibi karar kıl. sonra bana buyurdu ki: ey ali! senin nice faziletli evlatlarını öldürecekler de halk ayakta durup seyredecek ve umursamayacaktır. peygemberlerinin evlatları suçsuz yere öldürülürken bunu umursamayan ümmete yazıklar olsun! Şüphesiz katleden de, bunu emereden de, bunu görüp umursamayan da günahta ve lanette eşit ve ortaktırlar.

ey İbn-i yeman! doğrusu ali’ye biat ve onun velayetine karşı kureyş’in göğsü geniş olmaz, kalpleri razı olmaz, dilleri söylemez, kabullenseler de istemeyerek ve zorla kabullenirler.

ey İbn-i yeman! kureyş ali’ye biat ederek, sonra biatını bozacak, ona karşı savaşa kalkıp, ona ağır sözler isnat edeceklerdir. ali’den sonra hasan gelecek, ona da sırt çevirecekler. sonra hüseyn gelecek, onu da dedesinin ümmeti katledecek kendi peygamberinin kızının oğlunu öldüren topluluk lanetlidir. bu topluluk asla aziz olamaz. bunların önderi ve ona bu ortamı hazırlayana lanet edildi. ali’nin nefsini kendi elinde tutan allah’a andolsun ki oğlum hüseyn öldürüldükten sonra bu ümmet hep dalalet, zülüm ve cefa içinde olacak ve dinde her zaman ihtilaf edecektir. allah’ın kitabında nazil olanları hep değiştirecektir, bidatler ortaya çıkaracaklar, sünnetler iptal olunacak, hile edecekler, kıyaslar icat olunacak, muhkem (manası açık ayetler) terkolunacak, sonunda ümmet islamdan soyutlanacak, karanlığa, şaşkınlığa ve dalalete dalacak. ne oluyor sana ey beni ümeyye! hidayet olmayasın ey beni ümeyye! ne oluyor sana ey beni abbas, ölüm senin üzerine yağsın! beni ümeyyede sadece zalimler olacak. beni abbasta ise allaha günahlarıyla karşı çıkan isyankarlar olacaktır. evlatlarımı hep öldürecek, benim saygımın perdelerini hiçe sayacaklar. bu ümmet her zaman zorbaların elinde olacak, tıpkı köpekler gibi bu haram dünyanın üstünde birbirleriyle kapışacaklar. helâk denizlerinde ve kan vadilerinde boğulacaklar. sonunda benim evlatlarımdan biri halkın gözlerinden gayba çekilecek. halk onun kaybolduğunu, öldürüldüğünü veya öldüğünü söylecek. sonra fitne doğacak ve belalar inecek, kavmiyetçilik taassubu dirilecek, halk dininde yolunu kaybedecek, ve hep bir ağızdan “artık hüccet gitti ve imamet batıl oldu” diyecekler. o yıl ali’nin taraftarları da düşmanları da vasilerin vasisinden bir haber alabimek için hacca gidece ama onun hiçbir izini bulamayacaklar, ne bir haber alacaklar ne de halefini bulamayacaklar. o esnada ali’nin şiilerine küfredilecek, onların düşmanları onlara sövecekler. Şiilerin delillerini kabullenmeyen zorbalar ve fasıklar onlara galip gelecekler ve sonunda ümmet hayrete düşecektir. ve dehşete kapılacak ve ümmetin çoğu şöyle söyleyecek: “Şüphesiz hüccet helak oldu ve imamet batıl oldu”.

 

 

 

(89)- mübarek “en’âm” süresi 112. ayet-i şerife.

(90)- hüccet; yeryüzünde halkı hidayet için allah tarafından tayin olunan peygamber, vasi ya da imamlara denir. (ç.)

(91)- yani hz. ali aleyhisselam buyuuyor ki: ben ilimi size veriyor ve öğretiyorum; karşılğında sizden hiçbir şey istemiyorum. (ç.)

(92)- mübarek “yasin” süresi 30. şerife.

 

next page

back page