www.MizanTefsiri.com

 

AYETLERİN HADİSLER IŞIĞINDA AÇIKLAMASI

 

Tefsir'ul-Ayyâşî'de Hişam b. Salim'in İmam Cafer Sadık'tan

(a.s) şöyle duyduğu rivayet edilir: "Hamza b. Abdulmuttalib ile arkadaşları

bir gün sükürke adı verilen bir içki başındaydılar. O sırada

deve etinden yapılan bir yemek olan şerif'ten [devenin hörgücünden

yapılan bir çeşit yemek] söz edildi. Hamza 'Onu nasıl yaparız?'

dedi. Arkadaşları '[Yakında bulunan deveye işaret ederek]

işte şu, kardeşinin oğlunun dişi devesi' dediler. Hamza hemen devenin

yanına gelerek onu boğazladı ve ciğeri ile sırt etlerini alarak

arkadaşlarına getirdi."

İmam Cafer Sadık (a.s) sonra şöyle devam etti: "Hz. Ali gelip

devesinin boğazlandığını görünce bu işe kızdı. Oradakiler, 'Bu işi

amcan Hamza yaptı' dediler. O da Peygambere (s.a.a) giderek

Hamza'yı şikâyet etti."

"Peygamber efendimiz (s.a.a) Hz. Ali (a.s) ile birlikte yola koyuldu.

Hamza'ya, 'Peygamber (s.a.a) kapıda' diye haber verdiler.

Hamza öfkeli bir şekilde kapıya çıktı. Resulullah (s.a.a) onun öfkeli

yüzünü görünce, geri döndü. Hamza ona 'Eğer Ebu Talib'in oğlu

seni dizginle gütmek isteseydi, bunu yapardı' dedi. Hamza bu sözlerden

sonra içeri girdi ve Peygamber (s.a.a) de geri döndü."

İmam (a.s) daha sonra şöyle devam etti: "Bu olay Uhud

Savaşından önce meydana geldi. Bu arada içki yasağı ayeti indi.

Ayet inince Peygamberimizin (s.a.a) emri üzerine içki dolu kaplar

kırıldı. O günlerde Uhud Savaşı için seferberlik ilân edildi.

 

180 ........................................ El-Mîzân Fî Tefsîr'il-Kur'ân – c.6

 

dı. O günlerde Uhud Savaşı için seferberlik ilân edildi. Peygamberimiz,

Müslümanlar ve o arada Hamza sefere çıktılar. Hamza bu

günlerde Peygamberden (s.a.a) uzak duruyordu. Ordular karşı karşıya

gelince, Hamza düşman üzerine yürüdü ve düşman askerleri

arasında kayboldu. Az sonra sağ olarak yerine döndü. Müslümanlar

ona, 'Ey Peygamberin amcası, aman Peygamber sana kırgın

iken ölüme gitme.' dediler. Hamza ikinci kez düşman saflarına yürüdü

ve gözlerden kayboldu. Fakat yine sağ olarak yerine döndü.

Arkadaşları onu yine, 'Aman ey Peygamberin amcası, Peygamber

sana kırgın iken ölüme gitme.' dediler."

"Bunun üzerine Peygambere doğru yürüdü. Peygamber onun

kendisine doğru gelmekte olduğunu görünce, o da ona doğru yürüdü.

Kucaklaştılar ve Peygamberimiz onu gözleri arasından öptü.

Arkasından düşman üzerine yürüdü ve şehit düştü. Peygamber

onu nemire adlı parçadan [siyah ve beyaz çizgili yünden yapılan

hırka veya ince kadife] bir kefene sardı."

İmam (a.s) kapıdaki perdeye işaret ederek "O örtü, bunun

benzeri idi, dedi. O kumaş şu kapıdaki perdenin kumaşındandı.

Boyu uzun olduğu için yüzü örtülünce ayakları, ayakları örtülünce

de yüzü açıkta kalıyordu. Peygamber o parçayla yüzünü örttü ve

ayaklarını izhir otuyla [yaprağı geniş güzel kokulu bir tür ot] kapattı."

"Bu sırada Müslümanlar bozguna uğrayıp savaş alanından

kaçtılar. Sadece Hz. Ali kaldı. Peygamber (s.a.a), 'Ne yapacaksın?'

diye sordu. Hz. Ali (a.s), 'Yerimde kalıp direneceğim' dedi. Peygamber

(s.a.a), 'Senden beklenen zaten budur.' dedikten sonra,

'Allah'ım, bana yaptığın vaadi yerine getir, eğer sen istemezsen,

sana ibadet edilmez.' dedi." [c.1, s.339, h:183]

 

Zemahşeri, Rabî'ul-Ebrar adlı eserde şöyle diyor: "İçki hakkında

üç ayet indi. İlki, 'Sana içki ve kumarı sorarlar...' [Bakara, 219]

diye başlayan ayettir. Bu ayet üzerine kimi Müslümanlar içkiyi terk

ederken kimileri de içmeye devam ettiler. Bu arada adamın biri

bir gün içkiyi içip namaza kalktı; namazda sapıtınca, 'Ey inananlar!...

sarhoşken namaza yaklaşmayın.' [Nisâ, 43] diye başlayan

ayet indi. Buna rağ-men kimi Müslümanlar içki içmeye devam ettiler.

Bunlar arasında Ömer de vardı. Bir gün içkili iken devenin a

 

Mâide Sûresi 90-93 .......................................................... 181

 

ğız kemiğini alıp Abdur-rahman b. Avf'a vurarak başını yardı. Arkasından

yere oturup Esved b. Ya'fur'un Bedir ölüleri için söylediği

şu ağıtı okudu:

"Nice cariyeler ve değerli kadeh arkadaşları Bedir kuyusunda

gömüldü.

Nice büyükler, büyüklükleri ile Bedir kuyusuna gömüldü.

Ebu Kebşe bize tekrar dirilmeyi mi vaat ediyor?

İnsan kuşlara dönüştükten sonra nasıl tekrar dirilir?1

Eğer doğru söylüyorsa benden ölümü geri çevirsin.

Kemiklerim çürüdükten sonra beni diriltmek niye?

Hey, benden Rahman'a kim haber iletecek ki?

Ben Ramazan ayında oruç tutmayacağım.

Allah'a söyle de beni içmekten alıkoysun!

Allah'a söyle de beni yemekten alıkoysun!"

"Peygamber (s.a.a) bu olayı işitince öfkeli bir şekilde Ömer'e

doğru yola çıktı. Öfkesinden cübbesi yerlerde sürünüyordu. Elinde

olan bir cismi Ömer'e vurmak için havaya kaldırdı. Bunu gören

Ömer, 'Allah'ın ve Peygamberin öfkesinden Allah'a sığınırım.' dedi.

Bunun üzerine, 'Şeytan, içki ve kumarla sadece aranıza düşmanlık

ve kin sokmak... ister. Artık bunlardan vazgeçecek misiniz?'

ayeti indi. Bunun üzerine Ömer, 'Vazgeçtik.' dedi." [Rabî'ul-Ebrar, c.4,

s.51]

 

ed-Dürr'ül-Mensûr tefsirinde İbn-i Cerir, İbn-i Münzir, İbn-i Ebu

Hatem, Ebu'ş-Şeyh, İbn-i Mürdeveyh ve Nasih adlı eserinde Nuhas,

Saad b. Vakkas'tan şöyle dediğini rivayet ederler: "İçki yasağı benim

hakkımda indi. Bir defasında Ensardan bir arkadaşımız yemek

hazırladı ve bizi davet etti. Davete birçok kişi geldi. Yediler,

içtiler ve küp gibi sarhoş oldular. Bu olay, içki yasaklanmadan önce

oldu. Arkadaşlar karşılıklı övünme yarışına girdiler. Ensar,

'Ensar daha üstündür.' dedi. Kureyşliler de, 'Kureyşliler daha üstündür.'

dediler. O sırada adamın biri bir devenin ağız kısmının

kemiğini üzerime atarak burnumu yardı. -Nitekim Saad b. Vakkas

yarık burunlu olarak kaldı.- Ben de Peygambere (s.a.a) vararak du-

 

1- [Cahiliye dönemi insanları, ölümden sonra ruhun mezarlıkta yaşayan

"sady ve hâm" adlı kuşa dönüştüğüne inanırlardı.]

 

182 ........................................ El-Mîzân Fî Tefsîr'il-Kur'ân – c.6

 

rumu anlattım. Bunun üzerine, 'Ey inananlar! İçki, kumar, putlar

ve şans okları şeytan işi pisliklerdir...' ayeti indi."

Ben derim ki: Ehlisünnet kanalıyla nakledilen İslâm'da içki yasağı

ile sonuçlanan hikâyeler sayıca çoktur. Ayrıca bu rivayetler

arasında büyük farklılıklar vardır.

 

Yasaktan sonra içki içen sahabîler hakkındaki hikâyeler,

yapmak-ta olduğumuz tefsirle ilgili inceleme açısından bizi

ilgilendirmiyor. Yalnız bu rivayetler daha önce vurguladığımız şu

gerçeği doğruluyor: İçki yasağı ile ilgili ayetlerde Bakara suresindeki

ayetin inişinden sonra bazı sahabîlerin içki içmeye devam ettiklerine

ve bu kötü alışkanlığı Mâide suresindeki ayetin inmesine

kadar terk etmediklerine dair işaret veya delâlet vardır.

Evet, bazı rivayetlerde Hz. Ali (a.s) ile Osman b. Maz'un'un yasak

ayetlerin inişinden önce içkiyi kendilerine yasakladıkları bildiriliyor.

Ayrıca el-Milel-u ve'n-Nihal adlı eserde verilen bilgiye göre,

bazı Araplar daha cahiliye döneminde içki içmeyi kendilerine yasaklamışlardı.

Bunlardan bazıları İslâm dönemine ermiş ve Müslüman

olmuşlardı. Amir b. Darab Udvanî ve İslâm dönemine ermiş

olan Kays b. Amir Temimî içkiyi daha cahiliye döneminde bırakmış

kimselerdi. Safvan b. Ümeyye b. Muhris Kinanî, Afif b.

Ma'dikereb el-Kindî ve Uslum-i Yamî de bunlar arasında idi. Bu sonuncu

kişi içki ile birlikte zinayı da kendine yasaklamıştı. Bunlar

dillerine hak söz cari olmuş tek tük kişilerdi. Cahiliye dönemi Araplarının

ezici çoğunluğu ise tıpkı o günün Yahudiler dışındaki diğer

toplumları gibi ayetlerle yasaklanıncaya kadar hiçbir sakınca

görmeden içki içiyorlardı.

 

Ayetlerden anladığımıza göre, içki hicretten önce Mekke döneminde

yasaklandı. Bunun delili, "De ki, Allah sadece açık-gizli

bütün kötülükleri, günahı, haksız saldırıyı haram kıldı." (A'râf, 33)

ayetidir. Bu ayet Mekke döneminde indi. Eğer bu ayet, Medine döneminde

hicretin başlarında inen, "Sana içki ve kumarı sorarlar.

De ki: Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için yararlar

var; ama günahları faydalarından daha büyüktür." ayeti ile bir arada

mütalaa edilirse, içkinin o gün Müslümanlara haram edildiği

konusunda şüphe kalmaz.

Eğer Mâide suresinde yer alan bu konudaki ayetlerin içeriğini

 

Mâide Sûresi 90-93 ...................................................... 183

 

iyi incelersek, özellikle "Artık bunlardan vazgeçecek misiniz?" ifadesi

ile "İnanıp iyi ameller işleyenlere... yedikleri ve içtikleri

şeyler yüzünden bir günah yoktur." ifadesi üzerinde iyi düşünürsek

anlarız ki, Bakara suresi ayeti ile Mâide suresi ayetleri arasında

içki içen Müslümanların bu davranışı eski kötü alışkanlığın bir

uzantısı olarak ortaya çıkmıştı. Tıpkı ramazan gecelerinde kadınlara

yaklaşmalarındaki emirlere uymama hâli gibi ki, bunun üzerine,

"Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.

Onlar sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize

ihanet etmekte olduğunuzu bildi. Bunun için rahmetiyle size

dönüp tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı." (Bakara, 187) ayeti

indi.

 

Anlaşıldı ki, bu rivayetler hakkında iki bakımdan söylenecek

söz vardır:

Birincisi: Bu rivayetlerdeki içki yasağının tarihi ile ilgili farklılık

meselesidir. Meselâ yukarıda yer verdiğimiz rivayetlerin birincisinde,

içkinin Uhud Savaşı öncesinde yasaklandığı bildirilmişti. Bazı

rivayetlere göre bu yasak Ahzâb Savaşından önce gerçekleşmiştir.

1 Fakat bu farklılığı açıklamak bir dereceye kadar kolaydır.

Çünkü bu rivayette kastedilen içki yasağının Mâide suresindeki

ayetlerin koyduğu yasak olduğu kabul edilebilir. Gerçi bazı rivayetlerin

ifadeleri bu yoruma tam anlamı ile uymaz.

İkincisi: Bu rivayetlerin Mâide ayetlerinin inişine kadar içkinin

yasak edilmediğine veya o güne kadar halkın yanında ve özellikle

sahabîlerin yanında içkinin haram oluşunun netlik kazanmadığına

delâlet etmeleridir. Oysa her türlü günahın haram olduğunu açıklayan

A'-râf suresindeki ayet ile içki içmeyi net bir dille günah

diye adlandıran Bakara suresindeki ayet, meseleyi gayet açık bir

biçimde aydınlatıyordu. Bu durum tevil kabul etmez bir husustur.

Bir de şunu düşünelim: Her türlü günahın haram olduğu, Mekke

döneminde inen ve belli başlı haramları içeren "De ki, Allah

sadece açık-gizli bütün iğrençlikleri, günahı, haksız saldırıyı, Allah

tarafından haklarında hiçbir delil indirilmemiş şeyleri, O'na

 

1- Bu yoldaki rivayet, Taberî tefsirinde ve Suyutî'nin ed-Dürr'ül-Mensûr tefsirinde

Taberî'den ve İbn-i Münzir'den nakledilerek ve Katade'ye dayanılarak yer

verilmiştir.

 

184 .......................................... El-Mîzân Fî Tefsîr'il-Kur'ân – c.6

 

ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediklerinizi söylemenizi

haram kıldı." (A'râf, 33) ayeti bir yanda duracak. Sonra bu ayet üzerinden

uzun bir süre geçecek de müminler bu ayetin açıklanmasını

Peygamberlerinden istemeyecek. Hatta en büyük arzuları, bulduklarını

sandıkları her fırsatı değerlendirerek Kur'ân'a itiraz etmek,

onu gözden düşürmek olan müşrikler bu ayetin açıklanmasında

ısrar etmeyecekler. Bu, gerçekten uzak bir ihtimaldir. Tersine,

tarihin bize verdiği bilgiye göre Peygamberimizin (s.a.a) içkiyi

yasaklaması, putperestliği ve zinayı yasaklamasında olduğu gibi

müşrikler tarafından biliniyordu. İbn-i Hişam'ın es-Sîret'un-

Nebevîye adlı eserinde Hallâd b. Kurre ve başkalarının Bekir b.

Vâil kabilesinin ileri gelen âlimlerinden naklettiğine göre,

"Kaysoğulları kabilesinin şairi A'şa, Müslüman olmak arzusu ile

Peygamberimizle (s.a.a) görüşmek üzere yola çıkmıştı. Bu arada

Peygamberimizi (s.a.a) öven bir beyti şöyle olan bir şiir söylemişti:

"Göz ağrısı çektiğin gecelerde gözlerini hiç kapatmadın mı? /

Yılan sokmuş birisi gibi hiç uyumadan mı geceyi geçirdin?"

"Şair A'şa, Mekke'ye veya Mekke yakınlarına varınca Kureyşli

bir müşrikle karşılaştı. Kureyşli ona nereye gittiğini sordu. Şair de

Peygamberi (s.a.a) görüp Müslüman olmak arzusu ile Mekke'ye

geldiğini söyledi. Kureyşli ona, 'Ey Ebu Basir, Muhammed zinayı

yasaklıyor' dedi. A'şa 'Vallahi benim zina yapmak gibi bir amacım

yok' dedi. Kureyşli müşrik, 'Ey Ebu Basir, Muhammed içkiyi de

yasaklıyor' dedi. Bunun üzerine A'şa, 'İçkiye gelince ona karşı içimde

hâlâ arzu var. Öyleyse şimdi geri döneyim ve bu yıl içki ile

ilgili arzumu tatmin edeyim de sonra Muhammed'e gelip Müslüman

olurum' dedi ve geri döndü. Fakat o yıl içinde öldüğü için

Peygamber (s.a.a) ile görüşmeye gelemedi."

 

Buna göre, bu rivayetlerde söz konusu edilen görüşlerin sahabenin

ayetler hakkında içtihatlarına dayandıklarını ve bunu yaparken

A'râf suresindeki ayetin anlamını göz ardı ettiklerini düşünmemiz

gerekir. Tefsir bilginleri bu rivayetlerin anlamlarını birbirine

 

Mâide Sûresi 90-93 ........................................................... 185

 

yaklaştırmak için şaşırtıcı yorumlara girişmişlerdir.1

Şu, bu, bir yana bırakılacak olursa görülür ki, Kur'ân içki yasağının

hicretten önce gerçekleştiğini açıkça belirtmiştir. Mâide suresinde-

ki içki yasağına ilişkin ayetler sadece insanların bu yasağa

uyma ve onu uygulamada gösterdikleri ihmalkârlık karşısında bir

pekiştirme amacı ile inmiştir.

 

Tefsir'ul-Ayyâşî'de Hişam'dan, o da güvendiği bir raviden, o da

ravilerin adını vermeden İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilir:

"Ona 'Sizden ayetteki içki, kumar ve dikili taşlar ile birtakım

şahıslar kastedildiği söyleniyor, doğru mu?' diye soruldu. İmam bu

soruya şu cevabı verdi: Allah, kullarına anlamadıkları şeylerle hitap

etmez." [c.1, s.341, h:188]

 

Yine aynı eserde Abdullah b. Sinan kanalıyla İmam Cafer Sadık-

tan (a.s) şöyle rivayet edilir: "Bir gün Kudame b. Mez'un, Ömer-

'in yanına getirildi. İçki içmişti ve bu konu şahitlerle kanıtlanmıştı.

Ömer ona ne ceza verilmesi gerektiğini Hz. Ali'ye (a.s) sordu. Hz.

Ali de ona seksen kırbaç vurulması gerektiğini söyledi. Kudame,

'Ey Emir'el-Müminin, bana had cezası uygulanmaması gerekir.

Çünkü ben, 'İnanıp iyi ameller işleyenlere... yedikleri ve içtikleri

yüzünden bir günah yoktur.' ayetinin kapsamına giriyorum.' dedi

ve bu ayeti sonuna kadar okudu. Ama Hz. Ali (a.s) ona şu cevabı

verdi: Hayır, yalan söylüyorsun. Sen bu ayetin kapsamına

girmiyorsun. Bu ayetin kastettiği kimselerin yedikleri ve içtikleri

kendilerine helâl idi. [Çünkü yasaklanmadan önce idi.] Onlar kendilerine

helâl olan yiyecekleri ve içecekleri yiyip içiyorlardı." [c.1,

s.341, h:189]

 

Ben derim ki: Ayyâşî bu anlamda bir rivayeti Ebu Rabi kanalıyla

İmam Sadık'tan (a.s) nakletmiştir.2 Yine böyle bir rivayeti Şeyh

Tûsî, Tehzib'ül-Ahkâm adlı eserinde İbn-i Sinan aracılığı ile İmam

Cafer Sadık'tan (a.s) nakletmiştir.3 Yine bu anlamda rivayetler Eh-

 

1- Hatta bir tefsirci, sahabîlerin "De ki: Onlarda büyük günah vardır..." şeklindeki

Bakara suresinde yer alan ayeti, buradaki günahtan, katıksız günahın

kastedildiği şeklinde yorumladıklarını ileri sürmüştür. Oysa daha önce içki içmenin

günah olduğunu A'râf suresindeki ilgili ayet açık bir dille bildirmiştir.

2- [Tefsir'ul-Ayyâşî, c.1, s.341, h:190]

3- [Tehzib'ül-Ahkâm, c.1, s.93, h:17]

 

186 ....................................... El-Mîzân Fî Tefsîr'il-Kur'ân – c.6

 

lisünnet kanalından da nakledilmiştir.

 

Hz. Ali'nin (a.s) "Bu ayetin kastettiği kimselerin yedikleri ve içtikleri

kendilerine helâl idi..." sözü bizim yukarıda ayetin anlamı

hakkında yaptığımız açıklama ile uyum hâlindedir. O açıklamamıza

başvurulabilir.

 

Taberî tefsirinde Şa'bi'den şöyle nakledilmiştir: "İçki hakkında

dört ayet indi. İlki, 'Sana içki ve kumarı sorarlar.' [Bakara, 219] ayetidir.

Bu ayet inince Müslümanlar içkiyi bıraktılar. Sonra 'Hurma

ağaçlarının meyveleri ile üzümlerden içki ile yararlı besin elde

edersiniz.' [Nahl, 67] ayeti indi. Bu ayet üzerine Müslümanlar tekrar

içki içmeye başladılar. Daha sonra Mâide suresindeki şu iki ayet

yani, 'İçki, kumar, putlar (veya anıt taşları) ve şans okları şeytan

işi pisliklerdir... Artık bunlardan vazgeçecek misiniz?' ayetleri indi."

Ben derim ki: Bu yorumdan, Nahl suresindeki ayetin Bakara

suresindeki ayeti, arkasından da Mâide suresindeki iki ayetin Nahl

suresindeki ayeti neshettiği anlaşılıyor. Bu yorumun asılsız olduğuna

karar vermek için daha fazla açıklama yapmanın gerekmediği

kanaatindeyiz.

 

el-Kâfi ve et-Tehzib adlı eserlerde müellifler kendi isnad zincirleriyle

İmam Bakır'dan (a.s) şöyle rivayet ederler: "Allah hiçbir peygamber

göndermiş değil ki, o peygamberin dinini kemâle erdirdiğinde

içki yasağını içereceği onun bilgisi dahilinde olmasın.

İçki hep haram olmuştur. Yalnız her peygamber döneminde bu

yasak aşama aşama gerçekleşti. Eğer böyle olmayıp bu yasak insanlara

birden yüklenseydi, insanlar dinle aralarındaki bağı keserlerdi."

Ardından İmam (a.s) şunları ekledi: "Hiç kimse Allah'tan daha

yu-muşak tutumlu değildir. Yumuşak tutumunun bir sonucu olarak

o insanları bu yasağa aşama aşama alıştırıyor. Eğer onlara bu

yasağı