next page

back page

 

3. bölüm


İmamet ve vasiyetin Allah'ın tayini ile olduğu ve onun bir İmamdan diğerine edâ olunan bir emanet olduğuna dair rivayetler:


 

1- …amr bin eş’as’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın evinde yirmi kişi oturmuştuk. o bize dönerek şöyle buyurdu:

“belki de siz imametin bizden birinin elinde olduğunda onu istediği birine bıraktığını zannediyorsunuz. allah’a andolsun ki yüce allah imamların adını resulullah’a tek tek buyurmuştur ve sonunda imamet en son sahibine ulaşacaktır.”

2- …ebu basir’den:

“allah sizlere emrediyor ki emanetleri ehline verin ve halkın arasında hükmettiğinizde adaletle hükmedin. allah ne iyi şeylerle size öğüt verir.”(48) ayeti hakkında İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“o emanet, vasiliktir. bizden olan imam bir sonrakine onu edâ eder.”

3- …muaz bin kesir’den:

İmam cafer sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

vasiyet, mühürlü bir mektup olarak gökten resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) nazil oldu. ve resulullah’a vasilik dışında hişbir şey mühürlü mektup olarak nazil olmadı. cebrail aleyhisselam dedi ki:

ey muhammed! bu, senin ümmetin hakkında ehl-i beyt’ine vasiyetindir. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki:

hangi ehl-i beyt’im ey cebrail? deki ki:

allahın ehl-i beytten seçtiği (ali) ve onun evlatları ki tıpkı İbrahim’in varis olduğu nübüvvet ilmine varis olacaklardır. o vasiyetin mühürleri vardı. ali aleyhisselam birinci mühürü açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. İkinci mühürü hasan aleyhisselam açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. sonra üçüncü mühürü hüseyn aleyhisselam açtı ve onda şöyle yazdığını gördü: savaş, öldür, sonunda öldürüleceksin. kaviminle şehadet için çık. onlar eğer seninle olurlarsa şehit sayılırlar. o da yazılanları uyguladı. sonra onu ali bin hüseyn’e verdi. sonra ali bin hüseyn dördüncü mühürü açtı. ve onda şöyle yazıldığı gördü: İlim hicaba büründüğü için sus ve sessiz ol. sonra mühürü muhammed bin ali’ye verdi. o, beşinci mühürü açtığında onda şöyle yazdığını gördü: yüce allah’ın kitabını tefsir et. babanı tasdik et ve ilmini oğluna miras bırak, ümmete iyi davran. korkulu ve güvenilir anlarda hakkı söyle. allahtan başka kimseden korkma. o da bunu yaparak mührünü kendinden sonrakine teslim etti. muaz bin kesir der ki:

ona şöyle arzettim: ve sen o musun? cevaben buyurdular: sen ne yapacaksın ki bunu ey muaz? git benim bu sözümü başkalarına naklet. evet o benim. sonra bana on iki adın hepsini sayıp sustu. dedim ki: sonra kim?

Şöyle buyurdu: artık yeter.”

4-    …yunus bin yakûb’dan:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

oniki mühürle mühürlenmiş bir sayfayı resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ali aleyhisselam’a vererek şöyle buyurdu:

birinci mühürü açarak yazılanlara amel et ve onu hasan’a (aleyhisselam) ver. o da ikincisini açacak içinde yazılana amel etsin ve sonra hüseyn’e (aleyhisselam) teslim etsin. o da üçüncüsünü açarak yazılanara amel etsin. sonra hüseyn’in evlatlarına teker teker verilsin.

5-    …zürâre’den: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a yüce allah’ın şu ayetini sordum: “doğrusu allah sizlere emanetleri ehline edâ etmeği ve halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor.” buyurdu ki:

allah bizden olan imâma, imâmeti kendinden sonraki imama edâ etmesini emrediyor. ve (o) hakkını ona vermekten kaçınmaz. allahın şu sözünü işitmiyor musun?

“halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor. allah ne iyi şeylerle size öğüt veriyor.” onlar hâkimlerdir. onun hakim ve halifelere hitap ettiğini görmüyor musun?

6-    …yakup bin Şuayb der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu işittim: hayır, allah’a andolsun ki allah bu (imameti) kıyamete kadar başıboş bırakmaz.”

7- …ebu abdurrahmân’dan: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“doğrusu ismi yüce olan allah her imama ahtini ve yapması gerekeni gökten indirmiştir. onun bir mühürü vardır. onu açar ve içinde yazılanlara amel eder.”

! ! ! ! !

ey ehl-i beyt dostları! Şüphesiz bu hadisler ibadet eden bir kavim için ve müminler için bir tebliğ ve açıklamadır. yüce allah birine hayır düşünürse onu oniki imam tasdikleyenlerden ve onlara teslim olanlardan karar kılar. allah ona kerâmetler verir ve ona hayır ihsan eder. çünkü allah halifeliği başkalarına değil sadece ehl-i beyt’e vermiştir. onlara itaatı da allah’a itaat bilerek şöyle buyurmaktadır:

“allah’a itaat edin ve resülüne ve içinizden olan emir sahiplerine itaat edin.” ve buyuruyor ki: “her kim reslüle itaat ederse, allah’a itaat etmiş olur.”(49) böylece resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih), allahın itaatı farz kıldığı evlatlarından olan imamları halka tanıtmış ve şöyle buyurmuştur:

“doğrusu ben içinizde iki ağır emânet bırakıyorum: allahın kitabı ve itretim, ehl-i beyt’im allahla sizin aranızda uzatılmış bir iptir. ona sarıldığınız sürece sapıtmazsınız.”

ve allah, halkın onlara itaat etmesini  isteyerek onlara karşı isyan etmemeleri hakkında uyarmış ve şöyle buyurmuştur:

“onun emrine karşı çıkanlar, kendilerine bir fitnenin bulaşmasından veya acı bir azâbın ulaşmasından korksunlar.”(50)

resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet edilerek onun ehl-i beyt hakkındaki emirlerine uyulmayıp onların hakkı gaspedilince ve mirasları engellenerek kıskançlık, zulüm ve düşmanlıkları yüzünden işbirliği yapılınca; allah onlara ve onların yaptıklarına razı olanlara fitneyi ve acı azâbı gönderdi. onlara dinde fitneyi hızlandırdı ve onlar allahın yolunu görmemezlikten gelerek dini hükümlerde ve dünyalarında tefrika ve ayrılığa düştüler, reyleri birbirinden ayrıldı. böylece onlara kıyamet günü için acı bir azap hazırladı.

allahın yüce kitabında onların azâbı hakkında neler buyurduğunu görüyoruz: “allah’a ettikleri vaadı tutmadıklarından ve yalan söylediklerinden dolayı kendisine kavuşacakları güne kadar yüreklerine münafıklığı ilkâ etti.”(51) ve allah bu yaptıklarının cezası olarak onlara nifakı verdi ve onları münafık diye adlandırdı. ve sonra kitabında buyurdu ki: “Şüphesiz münafıklar ateşin en alt katındadırlar.”(52)

eğer onlar verdikleri söze uymadıkları için cehennemin dibine gidiyor ve münafık sıfatını alıyorlarsa, peki acaba allah’a ve resülüne, kur’an ve ehl-i beyt hakkında verdikleri sözü tutmadıkları için ne gibi bir cezâ çekecekler? halbuki allah; onlara itaatı emretmiş, onlara sarılmayı ve onlarla birlikte olmayı emredip şöyle buyurmuştur:

“ey iman edenler! allahtan korkun ve doğrularla birlikte olun!”(53) ve ehl-i beyt aleyhisselam; düşmana karşı cihâd, kendilerini allah yolunda fedâ etme, peygambere yardım etme ve allahın dinini aziz kılma yolunda yüce allah’a verdikleri sözü tuttular. yüce allah buyuruyor ki:

“müminlerde öyleleri vardır ki allah’a verdikleri ahite sadakat gösterdiler. onlardan bazıları adağını ödedi, bazıları da beklemekte. ve onlar ahitlerini asla bozmazlar.”(54)

böylece allah’a verdiği sözü tutan, ahtine uyan, nefsini allah yoluna adayan ve onun yolunda cihâd eden, dinini yücelten ve onun resülüne yardım eden ile reslullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet ve isyan eden, onun evlâtlarına zulmedenler birbirinden ayrılmıştır. verdiği sözü tutmadığı için bir adam münafık olup da cehennemin dibine gidiyorsa, bundan daha büyük suçu olanın durumu ne olacak acaba? bundan allah’a sığınırız.

ey ehl-i beyt dostları! İşte yüce allah’ın seçtiği imamlarımızdan birini dahi kabul etmeyerek onun imametine karşı çıkan ve onun yerine başkasını koyan ve hakkın başkasına ait olduğunu iddia edenin durumu budur. çünkü imamet ve vasilik allahın ahtidir ve allahın emri ile olur, halkın seçimiyle değil. İşte her kim allahın seçtiğini seçmezse ve allahın emrine karşı gelirse, allahın vasfettiği zalim ve münafıkların cehennemdeki yerine gider. allah’a karşı çıkmaktan, onun gazabına uğramaktan ve azabından allah’a sığınırız. ve allahın bizlere hediye ettiği yolda bizi sabit kılmasını dileriz. bizlerin hidayet ettiği kalplerimizi sapıttırmasın.

4. bölüm


İmamların “oniki İmam” olduğuna ve onların Allah tarafından seçildiğine dair rivayetler


 

1-    Hasan basri’dan:

cebrâil resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) nazil olarak şöyle dedi:

“ey muhammed! doğrusu yüce allah kızın fatımâ’yı kardeşin ali ile evlendirmeni emrediyor.” resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ali’yi (aleyhisselam) çağırtarak şöyle buyurdu: ey ali! alemdeki kadınların efendisi ve senden sonra en çok sevdiğim insan olan kızım fatımâ’yı seninle evlendiriyorum. sizin ikinizden cennet gençlerinin iki efendisi ile benden sonra yeryüzünde kendilerine karşı çıkılıp kanlara bulanacak ve parlayan necibler olan evlâtlar dünyaya gelecektir. allah, zulümü onlar sayesinde yeryüzünden silecektir. hakk onlarla ihyâ olack ve bâtıl onlarla yokolacak onların sayısı bir yılın ayları kadardır. ve İsa bin meryem onların sonuncusunun arkasında namaz kılacaktır.”

2- ebu hâşim davud bin kasım-ı caferi’den:

İmam muhammed bâkır aleyhisselam babalarından şöyle nakleder:

birgün emirlmüminin ali aleyhisselam hasan bin ali ve selman-ı farsi (r.a) ile geldi. hz. ali, selman’ın elinden tutmuş olarak mescid-ül haram’a girip oturdu. vakarlı ve elbisesi düzgün biri gelip selam vererek emirülmüminin’in karşısına oturdu. ve şöyel dedi: ey emirülmüminin! sana üç soru sormak istiyorum. emirülmüminin şöyle buyurdu: İstediğin soruları sor. adam dedi ki: bana habar ver, insan uyuduğu zaman rûhu nereye gidiyor? ve insan nasıl oluyorda hatırlıyor ya da unutuyor, nasıl oluyor da insanın oğlu amcasına veya dayısına benziyor? emirülmüminin aleyhisselam hasan (aleyhisselam)’a dönerek buyurdu: ona cevap ver ey ebu muhammed! hz. hasan (aleyhisselam) o adama buyurdu ki: “İnsanın uyuduğu zaman ruhunun nereye gittiği sorusunun cevabı şudur; ruh rüzgara aittir, rüzgar da havaya aittir. İnsan uyanıncaya kadar ruh havada kalır. eğer allah bu ruhun bedene dönmesine izin verirse ruh rüzgarı, rüzgar da havayı cezbeder. sonra sahibinin bedenine yerleşir. ve allah o rühun bedene dönmesine izin vermezse havâ rüzgarı, rüzgar da ruhu cezbeder. böylece kıyamete kadar bedene dönmez.

o soryduğun hatırlama ve unutmaya gelince: süphesiz insanın kalbı bir kaptadır ve o kabı örten bir kapak vardır. eğer o muhammed’e ve âl-i muhammed’e kamil bir selam gönderirse o kapak, tabağın ve kabın üzerinden kalkar. İnsan kalbine ışık gelir ve unuttuğunu hatırlar. ve eğer o, muhammed’e ve âl-i muhammed’e salat göndermez veya onlara selam eksik göderir veya ehl-i beyt’e selam göndermezse o kapak hep o kabın üzerinde kalır ve kalp kararır ve o kimse şaşırır, hatırladığını unutur.

İnsanın çocuğunun amca veya dayısına benzemesine gelince: eğer adam sakin kalp ve damarlarla, huzur  içinde karısına yaklaşırsa o nütfe (meni) rahime gider ve çocuk ya babasına ya da annesine benzer. ama eğer sakin kalp ve damarlarla karısına yaklaşmazsa ve bedeni ıztırap içinde olursa nütfe (meni) de ıztırap içinde olur. eğer amcaların damarlarından birine vaki olursa, çocuk amcalarına benzer. eğer dayıların damarlarından birine vaki olursa, çocuk dayılarına benzer.”

adam şöyle dedi: Şehadet ederim ki allahtan başka ilah yoktur. ve her zaman buna şehadet ederim. ve şehadet ederim ki muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) allahın resulüdür. her zaman bunu söyler ve şehadet ederim. ve şehadet ederim, sen resulullah’ın vasîsisin. ve onun hücceti ile kıyam edersin. ve her zaman bunu söyler ve şehadet ederim.” sonra eliyle emir-ül-müminin’e (aleyhisselam) işaret ederek şöyle dedi: Şehadet ederim; sen onun vasîsinin ve hüccetisin. ve bunu her zaman söylüyorum. sonra eliyle hüseyn aleyhisselam’a işaret edip dedi ki: Şehadet ederim; hüseyn bin ali onun vasisi ve ondan sonraki imamdır. ve her zaman diyorum: Şehadet ederim ki ali bin hüseyn, hüseyn’in emri ile imamdır. Şehadet ederim ki muhammed bin ali, ali (zeynelabidin’in) emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki cafer, muhammed’in emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki ali, musa’nın vasisidir. ve şehadet ederim ki muhammed, ali’nin emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki ali (naki) muhammed’in emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki hasan, ali’nin emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki allahın iznine kadar hüseyn’in evlatlarından ismi ve künyesi söylenmeyen biri yeryüzünü adâlet ve eşitlikle dolduracaktır. tıpkı zulüm ve sitemle dolduğu gibi. selam olsun sana ey emirülmüminin. allahın rahmet ve bereketi de senin üzerine olsun.” sonra kalkarak gitti.

emirülmüminin, hasan’a (aleyhisselam) şöyle buyurdu: ey ebu muhammed! git, bak acaba nereye gidecek? dedi ki: onu izlemek için çıktığımda bir anda nereye gittiğini görmedim. emirülmüminin aleyhisselam’a dönüp durumu ona bildirmek istediğimde şöyle buyurdu: ey ebu muhammed’ onu tanıyor musun? dedi ki: hayır, allah, resülü ve emir-ül-müminin daha iyi bilirler. buyurdu ki: o, hızır (aleyhisselam) idi.”

3- hasan bin abbas bin harîş’den:

İmam muhammed bakır aleyhisselam babalarından nakleder ki emirülmüminin ali aleyhisselam ibn-i abbas’a şöyle buyurdu:

her yılda bir kadir gecesi vardır. ve o gecede, o yılın durumu ile kazâ (ve kaderi) nazil olur. ve bu iş, resulullah’dan (sallallahu aleyhi ve âlih) sonraki veliler (imamlarındır). İbn-i abbas dedi ki: kimdir onlar ey emirülmüminin? Şöyle buyurdular: benim onbir evladım olan imamlar ve muhaddeslerdir.”(55)

4- esbağ bin nebâte’den:

bir gün emirülmüminin ali’ni aleyhisselam yanına gittiğimde onun düşünerek yere birşeyler çizdiğini gördüm.

dedim ki: ey emirülmüminin! yeri sevdiğin için mi çiziyorsun? Şöyle buyurdular hayır! vallahi, ne yeri ne de dünyayı bir an dahi olsa sevmedim. ama benim düşüncem, benden olacak evladım hakkındadır. o, zulümle dolacak olan dünyayı adâlet ve eşitlikle dolduracak olan mehdi’dir. onda hayret ve gaybet (kayboluş) olacaktır. onun hakkında bazı kavimler sapıtack, bazıları ise hidayete ulaşacaktır.

 

 

 

(48)- mübarek “nisâ” suresi 58. ayet-i şerife.

(49)- mübarek “nisâ” suresi 80. ayet-i şerife.

(50)- mübarek “nûr” suresi 63. ayet-i şerife.

(51)- mübarek “tevbe” suresi 77. ayet-i şerife.

(52)- mübarek “nisâ” suresi 145. ayet-i şerife.

(53)- mübarek “tevbe” suresi 119. ayet-i şerife.

(54)- mübarek “ahzâb” suresi 23. ayet-i şerife.

(55)- oniki imamların melekleri görmeyip, onlarla konuştuklarına delalet eden rivayetlerden biridir. ve muhaddes, melekleri görmeden onlarla konuşan demektir. (ç).

 

next page

back page