next page

back page

 

dedim ki: ey emirülmüminin! bu hayret ve gaybet ne zamana dek sürecektir?

buyurdu ki: asırlardan bir bölüm kadar.

dedim ki: bu mutlaka olacak mıdır?

Şöyle buyurdular: evet, bu mutlaka olacaktır.

dedim ki: ben o zamanı görecek miyim?

Şöyle buyurdular: ey esbağ! sen o zamanı nered görebilirsin ki? onlar bu ehl-i beytin iyileri ile olan ümmetin seçkinleridir.

dedim ki: peki ondan sonra ne olacak?

Şöyle buyurdular: allah istediğini yapacaktır. Şüphesiz allah’ın iradeleri, hedefleri ve amaçları vardır.”

5- ebu basir’den:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

birgün babam (İmam muhammed bakır), cabir bin abdullah-ı ensâri’ye buyurdu ki: benim sana soracak birkaç sorum var. ne zaman boş vaktin olursa sana o soruları sarabilirim?

câbir dedi ki: ne zaman sen istersen! birgün babam onu yalnız bularak buyurdu ki: resulullah’ın kızı fatımâ’nın aleyhisselam elinde gördüğün levh ve onda ne yazdığını hakkında annem fatımâ’nın sona ne buyurduğunu söyler misin?

câbir dedi ki: ortağı olmayan allah’a andolsun ki birgün resulullah hayatta iken annen fatımâ’nın yanına giderek hüseyn’in dünyaya gelişinden dolayı onu tebrik ettim. onun elinde yeşil bir levha gördüm. o, tıpkı zümrüte benziyordu. sonra onun içinde beyaz bir yazı vardı. tıpkı güneşin nuru gibi parlıyordu. ona dedim ki: anam babam sana fedâ olsun ey fatıma! bu levha nedir? Şöyle buyurdu: bu levhayı yüce allah, resülüne hediye etmiştir. bunda babamın, kocamın, evlatlarımın isimleri ve onların vasilerinin isimleri yazılıdır. babam bunu beni müjdelemek için vermiştir. annen fatımâ (selamullahi aleyhâ) onu bana uzattı. ben de alıp okuyarak onu bir yere yazdım. babam muhammed bakır aleyhisselam ona buyurdu ki: ey cabir! onu bana gösterebilir misin? dedi ki: evet! babam onunla birlikte evine gitti. babam bir sayfayı çıkararak buyurdu ki: ey cabir! kitabına bak da ben sana okuyayım. babam’ın kendi sayfasından okudukları cabir’in kitabına harfi harfine uyuyordu. cabir dedi ki: allah’a andolsun ki ben de o levhada bunu böyle okumuştum:

“bismillahirrahmanirrahim. bu, aziz ve hakim olan allah’tan peygamberi, nuru, hicabı, sefiri ve delili olan muhammed’e gönderilen kitaptır. alemlerin rabbinin yanından rüh-u emin (cebrâil) getirmiştir. ey muhammed! İsimlerimi yücelt. ve nimetlerime şükret. nimetlerime karşı gelme. doğrusu ben allah’ım. benden başka ilah yoktur. zalimleri bozguna uğratır, mazlumları zafere ulaştırırım. ve din gününün sahibiyim. doğrusu ben allah’ım. benden başka ilah yoktur. her kim benden başkasının lüftuna bel bağlar veya benim adaletimden başka birşeyden korkarsa ona öyle azap veririm ki alemde hiçkimseyi öyle azap etmemişimdir. öyleyse yalnız bana ibadet et ve bana tevekkül et. ben, gönderdiğim hiçbir peygamberi ömrü bitmeden önce vasîsiz bırakmadım. ben, seni bütün peygamberlerden üstün kıldım. senin vasîni de bütün vasilerden üstün kıldım. ve sana arslan gibi iki evlat verdim. hasan ile hüseyn’i verdim. babasının süresi bittikten sonra hasan, ilmimin kaynağı olacak, hüseyn’de vahyimin kaynağı olacaktır. onu şahadetle kerametlendirip, sonunu saadetle onayladım. o, benim yolumda şehit olanların en üstünüdür. ve benim yanımda şehitlerin en yücesidir. ve benim kamil sözümü onunla karar kıldım. benim beliğ hüccetimi de ona verdim. sevabı ve cezayı onun evlatları ile karar kıldım. onların ilki ali’dir. İbadet edenlerin efendisi, geçmişteki evliyalarımın ziynetidir. onun oğlu ceddi mahmud’un adıyla anılır. muhammed-i bâkır. o, ilmi yaran ve açıklayandır. ve hikmetimin madenîdir. cafer konusunda şüphelenenler helak olacaktır. onu reddeden beni reddetmiş gibidir. sözün doğrusu bendedir. ben cafer’i aziz kılacağım. onun taraftarlarını, yardımcılarını ve velilerini mutlu kılacağım. ondan sonra gözleri kör edecek olan bir fitne kopacak. çünkü benim farz kıldığım (imamet) bağı kopmayacaktır. ve benim hüccetim gizli kalmayacak ve benim evliyalarıma dolu bardaklarla ikramlarda bulunulacak. bu imamlar arzın en şereflileridirler. onlardan birini inkâr eden, benim bütün nimetlerimi inkâr etmiş olur. benim kitabımdan bir ayeti değiştiren, bana iftirâ atmış olur. habibim ve seçkin kulum musa kâzım’ın süresi bitince karşı çıkıp iftira atanlara eyvahlar olsun. onu yalanlayan sanki bütün velilerimi yalanlamış gibidir. ben ona kudret ve güç vereceğim. ondan sonraki halifem ali bin musâ er rızâ’dır. onu zorba ve müstekbir birisi öldürecektir. o, salih kulum olan zülkarneyn’in kurduğu şehirde defnolacaktır. en hayırlı kulum, en hayırsız kulun yanına gömülecektir. hak söz bendedir. ondan sonraki halifem olan oğlu muhammed ile onun gözlerini nurlandıracağım; onun ilminin varisi, benim de ilmimin mâdenidir. sırrımın hazinesi, halkıma olan delilimdir. cenneti ona yer olarak karar kıldım. onu kendilerine cehennemin vacip olduğu ehl-i beyt’ten yetmiş bin kişiye şefaatçi olarak karar kıldım. ve onun oğlu ali’ye saadeti hatmettim. o benim velim, yardımcım,  kullarımdaki şahidim ve vahyimdeki eminimdir. benim yoluma halkı davet edeni ve ilmimin hazinesi olan hasan’ı onun vücudun dan yaratacağım. sonra imameti onun oğlu ile tamamlayacağım.

o alemlere rahmettir. musa’nın kemali ve İsan’nın değeri, eyyüb’un sabrı ondadır. onun zamanında evliyalarım zelil olacak, onların başlarını tıpkı kafirlerin başları gibi birbirlerine hediye edecekler. öldürülecekler, yakılacaklar, korku içinde yaşayacaklar. yeryüzü onların kanıyla sulanacak. kadınları onların yasında feryâd edecekler. onlardır benim gerçek velilerim. onlar hatrına bütün karanlık fitneleri yoketmek benim hakkımdır. onlar hatrına depremleri durdururum. dert ve musibetleri de onlar hatrına bitiririm. “rabblerinden gelen rahmet ve salât onlaradır. ve hidayet olan onlardır.”

ebu basir der ki: “eğer yaşadığın asırda sadece bu hadisi duysan sana yeter. bunu ehli olanlar dışında herkesten koru.”

6- …zürâre’den:

İmam muhammed bâkır aleyhisselam babalarından nakleder ki resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurdu:

“Şüphesiz benim ehl-i beyt’imde oniki muhaddes(56) vardır. İmam ali bin hüseyn’ın süt kardeşi olan abdullah bin zeyd bunu duyunca inkar edercesine dedi ki: fesüphanallah, muhaddes mi? İmam muhammed bâkır aleyhisselam ona dönerek buyurdu ki: evet, vallahi senin annenin oğlu ali bin hüseyn aleyhisselam da öyle idi.

7- ebu basir’den:

İmam cafer-i sadık aleyhisselam babalarından resululah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurduğunu nakleder: yüce allah herşeyin içinden birşey seçti. yeryüzünde mekke’yi seçip üstün kıldı. mekkede mescid-ül harâmi seçti. mescidde ise kâbe’nin bulunduğu yeri seçti. hayvanlardan dişi olanı seçti, dört ayaklılardan ise koçu seçti. günlerden cuma’yı seçti. aylardan ise ramazan ayını seçti. gecelerden ise kadir gecesini seçti, insanlardan da benî haşim’i seçti. benî haşimden ise benimle ali’yi seçti. ben ve ali’den hasan ile hüseyn’i seçti. ve bunları, hüseyin’ın evlatlarından olan imamlarla onikiye tamamladı. onların sonuncusu batın ve zahir olanlarıdır. en üstün olanları ve kıyam edecek olanlar da odur. kur’anı tahriften koruyan, batıl söz söyleyenlerin ve cahillerin yorumundan koruyan onlardır.


Süleym bin Kays’ın kitabından

8- süleym bin kays şöyle der:

sıffinde muaviye, hz. ali’ye yazdığı bir mektubu ebu hüreyre ve ebu derdâ ile gönderdi. hz. ali aleyhisselam mektubu aldıktan sonra buyurdu ki: muaviye’nin bana gönderdiği mektubu getirdiniz. tıpkı onun sözünü bana ilettiğiniz gibi benim de sözümü dinleyin ve ona iletin.

dediler ki: buyur, hz. ali uzunca konuştuktan sonra allahın emriyle resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) kendisini gadir-i hum’da halife seçtiğini hatırlatarak şöyle buyurdu: Şu ayet indiğinde: “sizin veliniz yalnız allah, resulü, iman edip namaz kılarak rükü da zekat verenlerdir.”(57) halk dedi ki: “ey resulullah! bu velayet bazı müminleri mi yoksa hepsini mi kapsamaktadır?” allah, yüce peygamberine kendisinin emrettiği velisini açıklamasını istedi. tıpkı onlara, namaz, oruç, zekat ve haclarını açıkladığı gibi. ali aleyhisselam devam ederek; resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih)  beni halife tayin ederek şöyle buyurdu: allah beni öyle bir risâlette gönderdi ki göğsüm bu yüzden daraldı. ve halkın beni yalanlayacağını sandım. bana ya bunu tebliğ etmemi ya da beni azaplandıracağını buyurdu. kalk ey ali! diye emrettikten sonra yüksek sesle emrederek cemaat namazı kılınmasını emretti. öğle namazını kıldıktan sonra buyurdu ki: ey halk! allah benim mevlâmdır. ve ben, müminlerin mevlâsıyım. ve ben kendi nefislerine onlardan daha evlâyım. ben kimin mevlâsı isem ali de onun mevlâsıdır. allahım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol.”

selmân-ı fârsî ayağa kalkarak dedi ki: “ey resulullah! hangi velâyettir bu? buyurdular ki: ben her kimin kendi nefsine ondan daha evlâ ve üstün isem, ali de onun kendi nefsine ondan daha evlâdır. yüce allah da şu ayeti nazil etti: “bugün sizlere dininizi kamil kıldım ve nimetimi sizlere tamamladım ve sizin için islamdan din olarak razı oldum.”(58) 

selman ona şöyle dedi: ey resulullah! bu ayetler sadece ali hakkında mı nazil oldu?

resulullah şöyle buyurdu: “onun ve kıyamete dek onun vasılerinin hakkında nazil olmuştur.

selman sordu: ya resulullah! onların kim olduklarını açıklar mısın?

ali; kardeşim, vasim ve varisimdir ve ümmetimdeki halifemdir, benden sonra her müminin velisidir. ve onun evlatlarından onbir imam. birincileri oğlum hasan’dır, sonra oğlum hüseyn, sonra hüseyn’in evlatlarından dokuz imam. onlar kur’an iledirler ve kur’an onlar iledir. havuzda bana ulaşıncaya kadar onlar kur’andan, kur’an da onlardan yarılmaz.

bedir’e katılan oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: biz şahidiz ki emirülmüminin aleyhisselam eksiksiz ve fazlasız resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurduklarını aynen buyurmaktadır.

hz. ali ile birlikte sıffin savaşına katılan diğer bedir’liler de dediler ki: senin dediklerinin hepsini ezberledik. ama hepsi aklımızda kalmadı. bu oniki kişi bizim en efdalimiz ve seçkinlerimizdirler. ali aleyhisselam buyurdu ki: doğru söylüyorusunuz. halkın hepsi ezberleyemez. bazıları bazılarından üstündür.

o bedir’li oniki kişiden dördü olan ebu haysem, ebu eyyüb el ensâri, ammar ve hüzeyme bin sâbit ayağa kalkarak dediler ki: biz şehadet ederiz ki resulullah o gün buyurduklarını aynen ezberledik. o ayaktaydı ve hz. ali’de onun yanında ayaktaydı. peygamber şöyle buyurdu: “ey halk! allah sizler için bir imam tayin etmemi emretti. o içinizdeki vasim, ehl-i beyt’ime ve ümmetime benden sonraki halifem olacaktır. o, allahın müminlere itaat etmelerini farz kıldığı ve velayetini emrettiği şahıstır. ben de dedim ki: ey rabbim! nifak ehlinin yalanlamasından ve iftirasından korkarım. allah da bana ya tebliğ etmemi ya da azap göndereceğini vaadetti. ey halk! yüce allah kitabında sizlere namazı emretti. ben de sizlere açıkladım ve uyguladım. zekat ve orucu emretti. onları da sizlere açıkladım. ve kitabında sizlere velayet emretti. ve ben şahidim ki ey halk! bu velayet sadece buna ve bunun ve benim evlatlarımdan olan vasilerime mahsustur. onların birincisi oğlum hasandır, sonra hüseyndir. sonra hüseyn’in evlatlarından dokuz kişi; bana havzun başında ulaşıncaya dek kur’andan ayrılmazlar.

ey halk! benden sonra sığınacağınız kişiyi size bildirdim. benden sonra imamınız ve veliniz ve hidayet ediciniz kardeşim ali bin ebi talib’dir. ve o içinizde benim gibidir. dininizde ona uyun ve bütün işlerinizde ona itaat edin. yüce allahın bana öğrettiği bütün herşey onun yanındadır. ve yüce allah bunları sadece ona öğretmemi, size de bunların onun yanında olduğunu söylememi istedi. ona sorun, ondan ve onun vasilerinden öğrenin. onlara birşey öğretmeye ve onlardan öne geçmeğe kalkışmayın. onlardan ayrılmayın. onlar hak iledir hak da onlarladır. onlar hakkı, hakk da onları zâil etmez.”

sonra ali -allahın selam onun üzerine olsun- ayağa kalkarak ebu derdâ, ebu hüreyre ve etrafındakilere şöyle buyurdu: ey halk! bilmiyor musunuz ki yüce allah kur’anda şu ayeti nazil buyurdu: “doğrusu allah siz ehl-i beyt’ten her pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”(59) resulullah; beni, fatımâ’yı, hasan ve hüseyni bir abânın altında toplayarak buyurdu ki: “allahım bunlar benim sevdiklerim, itretim, (ağır emanetim) ve yakınlarım, ehl-i beyt’im’dirler.”

ümm-ü selema dedi ki: ben de mi? o hazret (sallallahu aleyhi ve âlih) ona dedi ki: “sen hayır üzerinesin. ama bu ayet yalnızca benim, kardeşim ali’nin, kızım fatımâ’nın evlatlarım hasan ile hüseyn ve hüseynin dokuz evladı hakkında nazil olmuştur. bizden başka kimse bunda yoktur.”

halkın çoğu ayağa kalkarak dediler ki: biz şahidiz ki ümm-ü seleme bize de böyle demişti. biz de resulullah’a­ (sallallahu aleyhi ve âlih) sorduk, o da tıpkı ümm-ü seleme’nin dediği gibi buyurdu.

ali aleyhisselam şöyle buyurdu: yüce allah’ın hacc süresinde(60) şöyle buyurduğunu bilmiyor musunuz: “ey iman edenler! rükü ve secde edin ve rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki belki felâha erersiniz. ve allah yolunda hak cihad edin. o sizi seçmiştir. ve o size dinde zorluk göstermemiştir. babanız İbrahim’in şeriatıdır. allah önceki kitaplarda ve bu kitapta sizi müslümanlar diye adlandırmıştır. peygamber sizlere, sizler de halka şahit olasınız diye.” bu ayet nazil olduğunda selman (r.a) ayağa kalkarak dedi ki:

ey resulullah! senin onlara, onların da halka şahit olduğu ve allahın seçtiği ve allahın, babaları İbrahim’in şeriatında olduğu gibi dinde kendilerine zorluk gösterilmeyen bu insanlar kimleredir?

resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: allah bu ayette onüç insanı belirtmektedir: ben, kardeşim ali ve onun evlatlarından onbiri.” dediler ki: evet, biz bunu resulullah’tan işittik.

ali aleyhisselam şöyle buyurdu: allah aşkına söyleyin! bilmiyor musunuz resulullah en son hutbesinde ne buyurdu? ey halk! sizlere iki emanet bırakıyorum. eğer onlara sarılırsanız asla sapıtmazsınız; yüce allah’ın kitabı ve ehl-i beyt’im. lütuf sahibi ve herşeyden haberdar olan allah, bu ikisinin havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber verdi ve ahdetti.

dediler ki: evet, allah için biz bunların hepsini resulullah’tan duyduk. cemaaten oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: biz şahidiz ki resulullah öldüğü gün bunarı buyururken ömer bin hattab gazaplı bir haldeymiş gibi dedi ki: “ey resulullah! bunlar bütün ehl-i beyt’ini (ev halkını) kapsıyor mu? buyurdu ki: hayır, sadece onlardan vasi olanları kapsıyor; ali; kardeşim, vezirim, vârisim, ümmetimdeki halifem, benden sonra her müminin velisidir. o, vasilerin birincisi ve en hayırlısıdır. onun vasisi bu oğlumdur -eliyle hz. hasan’ı gösterdi- sonra onun vasisi bu oğlumdur -hz. hüseyin’i gösterdi- onun vasisi de benim oğlumdur ve kardeşimin adaşıdır. onun vasisi benim adaşımdır. sonra yedi evlat sırasıyla gelir. sonunda havuzun başında bana ulaşırlar. allah’ın yeryüzündeki şahitleri ve halka delilleridirler. her kim onlara itaat ederse allah’a itaat etmiş, onlara karşı çıkan allah’a karşı çıkmış olur.” bedir’e katılan yetmiş kişi ve bir o kadar da muhacir kalkarak dediler ki: unuttuğumzu bize hatırlattın. doğrusu biz bunların hepsini resulullah’tan işitmiştik.

 

 

 

(56)- daha önce muhaddesin manasını açıklamıştık.

(57)- müberek “mâide” suresi 56. ayet-i şerife.

(58)- müberek “mâide” suresi 3. ayet-i şerife.

(59)- müberek “ahzâb” suresi 33. ayet-i şerife.

(60)- 77 ve 78 ayeti şerifelere işaret etmektedir.

 

next page

back page