next page

back page

 

10- abdullah bin habele’nin bazı ricalden naklettiğine göre imam cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“birbirinizin yüzüne tükürünce bu zuhur vuku bulacaktır. öyle ki birbirinize lânet edeceksizin, hatta birbirinizi yalancı diye adlandıracaksınız.”

11- malik bin zamra der ki: emirülmüminin ali aleyhisselam bana şöyle buyurdu: ey malik bin zamra! Şiiler birbirleriyle şöyle ihitlâf ederse ne yaparsın? -ellerini birbirine yaklaştırıp parmaklarını birbirine geçirdi- arzettim ki: o zamanda hiç hayır yoktur.

buyurdu ki: hayırın hepsi o zamandadır ey malik! o zamanda kâim’imiz  kıyam edecek, allahı ve resulünü inkâr eden yetmiş kişi çıkacak. o da onları öldürecek. sonra allah herkesi onun etrafında toplayacak.”

12- abdullah bin ömer-i yemâni, bir ricalden nakleder ki İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “gözdeki sürmenin temizlendiği gibi temizlenecksiniz ey âl-i muhammed’in şiileri. ve gözün sahibi sürmeyi gözüne ne zaman sürecegini bilir ama ne zaman sürmeyi sileceğini bilmez. İşte aynı şekilde sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.

13- mihzem bin ebu burde-i esedi ve diğerleri naklederler ki İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. cam dağıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. ama siz vallahi tıpkı testi gib kırılıp dağılacaksınız. ve allaha andolsun ki öyle tasfiye olacaksınız ki içinizde çok az adam kalacaktır.” sonra (halka itina etmemek manasında) elini ters çevirdi.

! ! ! ! !

ey şia topluluğu! emirülmüminin’den ve diğer imamlarımızdan nakledilen bu hadislere iyi bakın. onların uyarılarına kulak verin, gerekli hassasiyeti gösterin ve faydalı şekilde düşünün. bundan daha acı uyarı nasıl olabilir ki: “sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.”

bunlar imamet düzenini terk etmeye ve inandığını bırakıp yoldan çıkmaya açıkça delâlet etmiyor mu? ve yine imamımız buyuruyor ki: “allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. cam kırıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. ama siz vallahi tıpkı testi gibi kırılıp dağılacaksınız...” yani imamiyye mezhebinde olan birisi fitneler yüzünden ondan çıkarda sonra allahın lütfu sayesinde saadete ulaşır; yürümekte olduğu yolun karanlık olduğunu ve imamiyye yolunun pâklığını anlar; ölmeden önce tevbe edip tekrar hakka dönerse allah da onun tevbesini kabul buyurur ve onu eski hidayetteki haline geri döndürür. bu tıpkı kırılmış cam gibidir. birleştirilir ve eski haline geri döner. eğer birisi imamiyye nizamını terkeder, şekkini sürdürür, ölmeden önce tevbe etmez ve hakka dönmezse, o tıpkı kırılmış testiye benzer ki bir daha eski haline dönmez. çünkü öldükten sonra ve o saatte tevbe edemez.

allah’tan bizlerin bulunduğumuz hakk yolda sebâtımızı devam ettirmesini ve bize olan ihsanlarını artırmasını niyaz ederiz. Şüphesiz biz allah’tanız ve allah içiniz.

14- İbrahim bin hilâl der ki: İmam ebul hasan musâ-i kâzım aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana fedâ olayım! babam kıyam etmenizi bekleyerek dünyadan göçtü. gördüğün gibi yıllar geçti ve ben de artık öleceğim. ama sen hâlâ bir haber vermedim. “ey ebu İshak! acele mi ediyorsun?” diye buyurunca şöyle arzettim: evet vallahi acele ediyorum. nasıl acele etmeyeyim ki? gördüğün gibi artık yaşlandım ve yakında öleceğim! buyurdu ki: allaha andolsun ki ey ebu İshâk! sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça bu iş olmaz. öyle ki içinizden çok azı kalacaktır.” sonra ellerini ters çevirdi.

15- safvan bin yahya der ki: İmam rıza aleyhisselam şöyle buyurdu: “allaha andolsun ki sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz (kıyam) vuku bulmayacaktır. öyle ki içinizde çok azınız geride (sağlam) kalacaktır.”

16- muhammed bin mansur-i saykel, babasından nakleder ki birgün İmam muhammed bâkır aleyhisselamın huzurunu çıktım. biz yanımızdakilerle konuşuyorduk, imam da bir cemaate doğru dönmüş konuşuyordu. sonra ansızın bize doğru dönerek buyurdu ki: “siz ne diyorsunuz.(139) hayır, hayır sizler tasfiye olunmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. hayır, hayır sizler temizlenmmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. sizler elenmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. sizin boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu iş, ancak ümitsizlikten sonra olacaktır. Şakîler şaki olmadıkça ve saadete erecekler de saadete ermedikçe boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu (zuhur) vuku bulmayacaktır.”

aynı hadisi şeyhimiz kuleyni de nakleder. yalnız orada şöyle geçer: “sizin gözlerinizi dikip beklediğiniz bu zuhur...”

17- esbağ bin nebate der ki: emirülmüminin ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “tıpkı kuşların içindeki arı gibi olun. bütün kuşlar o arının bir şeye yaramadığını ve zayıf olduğunu zannederler. eğer kuşlar o arıda bulunan bereketlerin varlığını bilselerdi ona böyle iyi davranmazlardı.

halkın içine diliniz ve bedeninizle girin, ama kalpleriniz ve amellerinizle onlardan ayrılın. nefsimin elinde olduğu allah’a andolsun ki birbirinizin yüzüne tükürmedikçe ve birbirinize “yalancı” demedikçe istediğiniz (zuhur) vuku bulumayacaktır.

öyle ki sizden –veya siz şiilerden- sadece gözdeki sürme kadar veya yemekteki tuz kadar kalacaktır. ve ben size bir örnek vereceğim: adamın birinin bir miktar buğdayı vardır. onu temizler ve bir eve koyar, uzun bir süre sonra geri döndüğünde onun kurtlandığını görür, onu tekrar ayıklar ve temizler sonra tekrar evin içine koyar. uzun bir süre sonra döndüğünde onun tekrar kurtlandığını görür. tekrar onu ayıklar ve temizler ve hep aynı işi tekrarlar. sonunda kurtların hiç zarar veremediği çok az sağlam buğday kalır. İşte siz de böylesiniz. sonunda içinizde fitnelerin asla zarar veremediği çok az bir grup kalacaktır.”

aynı hadisi ahmet bin muhammed bin said de nakleder.

18- ebu basîr der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “bizim şiilerimiz tıpkı içinde buğday bulunan eve benzer. İçine böcekler düşmüş ve o buğdayları yemektedir. sonra ayıklanıp temizlenir, ama tekrar böcekler onları yerler. öyle ki sonunda böceklerin hiç zarar veremediği az buğday kalacaktır. İşte bizim şiilerimizde böyledir. temizlenecek ve ayıklanacak, öyle ki içlerinde fitnelerin asla zarar vermediği bir topluluk kalacaktır.”

19- fazl bin ebu kuran-i tiflisi’nin, İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan naklettiğine göre babası İmam bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “müminler belalarla imtihan olurlar. allah da onları o anda ayırıp seçer. Şüphesiz allah müminlere sürekli belalar ve acılar gönderir. ama bunun karşısında onları ahirette körlükten ve şakilikten korur. sonra buyurdu ki: İmam zeynelabidin aleyhisselam (kerbelâ’da) şehitlerin cenazesini toprakların üstünde dizdikten sonra şöyle buyurdu: bizim katillerimiz, peygamberlerin katilleridirler.”

20- ali bin ebu hamza der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim aleyhisselam kıyam ettiğinde halkın çoğu onu inkar edecektir. çünkü o reşit bir genç olarak zuhur edecetir. onu, sadece zerr aleminde allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”

bu hadiste, ibret alanlar için bir ibret ve uyarıyı kabullenenler için bir ihtar vardır: “o, reşit bir genç olarak zuhur edecektir. onu sadece zerr aleminde allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”

bu hadis açıkça delâlet ediyor ki halk bu kadar uzun ömürü kabullenmeyecek ve zuhur vakti halkın nazarında uzayacak ve onun tehirini inkar edip ondan ümitlerini keserek sağa sola dağılacaktır. ve imamlarımızın da buyurduğu gibi çeşitli mezhepler onları dağıtacak ve fitneler onları tefrikaya sürecektir. ve fitnecilerin sözleri onları seraplarla kandıracaklardır. İşte yıllar sonra normalde iyice yaşlanıp beli bükülmesi gereken birisi reşit bir genç olarak zuhur edince kalbinde hastalık olanlar onun hz. mehdi olduğunu inkar edecek, ama allahın hüsn-i niyet bağışladığı müminler ise inançlarında sabit kalacaklardır. İşte allahın muvaffak edip ilim verdiği ve sadık imamlarımızın bu kutsal hadislerini duyan ve bunlarla amel edenler; iblisin ve onun taraftarlarının saçma ve aldatıcı sözlerine uymazlar. allahın tedbiri sayesinde ne şekke düşerler ne de tereddüt ve şüphe edip hayrete düşerler.

bize ihsan edip nimetler veren ve ehli beyt ilmi sayesinde bizi başkalarına muhtac etmeyen allaha hamdolsun. yüce allah bizlere minnetler ve mahsus hediyeler vermiştir, sonsuz nimetlerinden dolayı ona hamdolsun ve hakkını eda etmeyi bize nasip etsin.

13. bölüm


hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın vasıfları, ve Kur’ânda onun hakkinda nazİl olan ayetler

 

1- süleyman bin bilâl der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam babasından o da dedsinden nakleder ki hz. hüseyn aleyhisselam şöyle buyurdu: birgün adamın biri emirülmüminin ali aleyhisselam’ın yanına gelerek: “ey emirülmüminin! bize şu mehdi’nizden bahseder misin? diye arzedince şöyle buyurdu: “gitmesi gerekenler gidip de müminler azaldığında ve fitneciler gittiğinde işte orada (yani uzak bir yerde zuhur edecektir).

dedi ki: ey emirülmüminin! bu mehdi kimdendir? buyurdu ki: benî haşim’dendir, arapların yüce dağının zirvesinden. o öyle bir denizdir ki ona giren kaybolur. kendisine sığınanlar için amandır, halk kinle dolduğunda onları pâk kılan mâdendir, ölüm nazil olduğunuda korkmaz, ölüm ona vardığında sarsılmaz, savaş meydanında saldırdığında asla geri çekilmez. tecrübelidir, galiptir, muzafferdir, arslandır, sağlamdır, kavminin direğidir, cesurdur, allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır, reistir, herkesi etrafında toplar, yücelik ve şerefin kaynağı olan evde büyümüştür, onun yüceliği en asil yücelikten kaynaklanır. hiçbirşey seni ona biat etmekten alıkoymasın, seni engelleyenler her zaman fitneye sığınanlardır. eğer konuşurlarsa şerr konuşurlar, eğer susarlarsa fasit ve fasıktırlar.”

sonra mehdi aleyhisselam’ın sıfatlarını sayarak buyurdu ki: “İçinizdeki en geniş sığınaktır, içinizde ilmi en çok olandır, ve sılâ-i rahimi en fazla olandır. allahım! onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetin dağınıklığını onunla topla! eğer allah seni muvaffak kılarsa onun biatına koş ve ondan asla vazgeçme. eğer muvaffak olurda ona ulaşır ve hidayet olursan ondan asla vazgeçme. âh – ve eliyele göğsünü göstererek – onu ne de çok görmek isterdim.”

2- ebu vâil der ki: emirülmüminin aleyhisselam hüseyn aleyhisselam’a bakarak şöyle buyurdu: “benim bu oğlum seyyid (efendidir) ve resulullah da onu seyyid diye adlandırmıştır. ve allah onun neslinden bir adam getirecek ki adı peygamberin adıdır. hem yüzü hem de ahlakı peygambere benzer. halkın gaflette olduğu ve hakkın ölüp zulümün ortaya çıktığı zamanda zuhur edecek. vallahi eğer vaktinden önce zuhur ederse, onu öldürürler. gökte olan ve yaşayanlar onun zuhuruyla ferahlayacaklardır. o öyle bir adamdır ki alnı geniştir, burnu hafif uzundur, karnı geniştir. vücudu münasiptir. sağ bacağında siyah bir iz vardır. dişlerinin arası açıktır. yeryüzü zulüm ve cefa ile dolduğu gibi, onu adâletle dolduracaktır.”

3- humrân bin a’yân der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana feda olayım! ben medine’ye geldiğimden beri kesemde bin dinar var. ben allaha ahdettim ki ya benim soruma cevap ver ya da bu dinarları tek tek senin kapında halka dağıtacağım. buyurdu ki: ey humrân! sor, cevabını al. dinarlarını sakın infak etme.”

resulullah ile olan yakınlığın aşkına şöyle; kıyam edecek olan emir sahibi (mehdi) sen misin? diye arzedince:

hayır! dedi.

arzettim ki: peki o kimdir, anam ve babam sana fedâ olsun. Şöyle buyurdu: o kumral renklidir, gözleri çekiktir, hilâl kaşlıdır, iki omuz arası geniştir. alnında iz vardır, yüzünde ise ben. allah musa peygambere rahmet etsin.”

4- humran bin a’yân der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a: kâim sen misin? diye sorduğumda şöyle buyurdu: “ben resulullahın evladıyım ve kanın intikamını isteyen benim. ve allah, istediğini yapacaktır.” ben sorumu tekrarlayınca buyurdu ki: “fikrinin nereye gittiğini biliyorum. senin sahibin mehdi geniş karınlıdır, alnında iz vardır, yüzü güzellerin evladıdır. (yani yüzü güzeldir) allah filancaya rahmet etsin.”

5- ebu basir der ki: İmam muhammed bakır veya cafer-i sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: “ey ebu muhammed! kaim’in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. başında bir ben ve bir iz vardır ve iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. sol kürek kemiğinin sol alt tarafında bir yaparak vardır, tıpkı

ÂÓ  yaprağı gibi.

6- abdülaziz bin müslim der ki: mevlâmız İmam rıza aleyhisselam ile birlikte merv’de idik. biz bir cuma günü mescidde arkadaşlarımızla toplanmıştık. İmamet konusunda tartıştılar ve bu konudaki ihtilafların çokluğundan bahsettiler, ben de İmam rıza aleyhisselam’ın huzuruna giderek halkın tartışmasını ona arzettim. o da tebessüm ederek buyurdu ki: “ey abdülaziz! halk farkında olmadan kendi görüşlerine kandılar. doğrusu allah azze ve celle, resulünün vefatından önce dinini onun için kâmil kıldı ve ona içinde herşeyin açıklandığı kur’anı nazil etti. onda helali ve haramı hadleri ve hükümleri ve halkın ihtiyaç duyduğu herşeyi kemali ile açıkladı. ve allah azze ve celle buyurdu ki: “

ãÇ İÑøØäÇ İí ÇáßÊÇÈ ãä ÔíÁ ” “biz kur’an’da zikredilmedik birşey bırakmadık.”(140) ve onun ömrünün sonlarındaki vedâ haccında ona şöyle nazil etti: “bugün sizin için dininizi kâmil kıldım ve sizlere nimetimi tamamladım, ve din olarak islama sizler için razı oldum.”(141) İmamet, dininin tamamlanmasıdır. resulullah vefat etmeden önce ümmetine dinin maarifini açıkladı ve onlara yollarını aydınlattı ve onları hak din üzerine bıraktı ve ali aleyhisselam’ı onlara bir bayrak ve imam olarak karar kıldı. ümmetin ihtiyaç duyduğu herşeyi açıkladı. öyleyse her kim allah’ın, dini kamil kılmadığını söylerse; allah’ın kitabını reddetmiştir ve o, kafirdir.

 

 

 

(139)- İmam bâkır aleyhisselamın sözünden de anlaşıdığı üzere onlar o sırada hz. mehdi ve onun kıyamı hakkında konuşuyorlardı.

(140)- mübarek “enâm” suresi 37. ayet-i şerife.

(141)- mübarek “mâide” suresi 5. ayet-i şerife.

 

next page

back page